Eğitimin ana unsuru öğrencidir, insandır. Ve insan sadece
akıldan değil, duygudan da oluşur. Duygu söz konusu olduğunda her zaman
pedagojik fomasyona sahip bir rehbere ihtiyaç duyulur. Bu da ‘öğretmen’dir.
Eğitimin temel taşıdır öğretmen. Hangi eğitim sistemi olursa olsun öğretmenden
yararlanmadan, işletilemez. Ancak; • Ekonomik • Özlük hakları • Hizmet içi
eğitim • Mesleki yayınları izleyememe • Atanma ve yer değiştirme • Hukuki
konumlarını güçlendirme • Atanamama • Yetişme ve yetiştirme • Kadro •
Sözleşmeli-kadrolu ayırımı • Sosyal güvenlik • Mesleki güvence • Prestij •
Geçim gibi; mesleki ve yaşamsal sorunları olan bir meslek mensubundan kendisine
yüklenen görevleri layıkıyla yapması nasıl beklenebilir ki? Devletin resmi
rakamlarına göre bile (ki böyle rakamları kuşkuyla karşılamamızı gerektiren çok
örnek yaşamışızdır) 150.000 öğretmen açığının olduğu bir sistemde ne hikmetse
ataması bir türlü yapılamayan ya da yapılmayan 300
bin ve işi olduğu için şükredip aylık yaklaşık 700 TL ile geçinme mücadelesi
veren ücretli çalışan öğretmenlere çözüm olarak bir Milli Eğitim Bakanı,
yani öğretmenleri en başta koruma, kollama ve sistemi işletmeyle yükümlü en
yetkili ‘büyüğümüz’; öğretmen sorununa "200
bin öğretmen kendine başka iş bulsun." diye yaklaşıyorsa başka ne
denilebilir ki? Gelin o insanların bir bölüğünün ne yapıyor olduklarına kendi
ifadeleri ile göz atalım*: İşsizim • Tarlada taş seçiyorum. ben utanmıyorum sayın
bakan ya siz? • Beden eğitimi öğretmeniyim ama bakıcı annelik yapıyorum • Dershane
kölesiyim! • 7 sene ücretlı uşaklık yaptım, şimdi İşkur’dan kombi tamirciliği
işi geldi. Önce kurs sonra iş. • Sosyal bilgiler mezunuyum 1 sene ücretli
kölelik yaptım. Şimdi nefret ettiğim pazarlama sektöründe asgari maaşla
insanlara telefonda ürün pazarlıyorum. Kişiliğime zerre kadar uymayan bir işte
çalışıp her gün biraz daha eriyorum! Ben çocuklarımı istiyorum, onları eğitmek
adam etmek istiyorum • Öğretmen diplomalı ev kızıyım. 3 yaşındaki bir kız çocuğuna bakıcılık yapayım
dedim “estağfurullah hocam, size saygısızlık yapmış oluruz" dediler
almadılar.• Türkçe öğretmenliğinden mezunum. Bir tüp bayisinde servis şoförlüğü ve
elemanlığı yapıyorum. • Fen ve Teknoloji eğitimi mezunuyum. Halkbank'ta memurum.
• 2008 Fen Bilgisi mezunuyum. 3 yıl ücretli öğretmenlik yaptım şimdi onu bile
yapamıyorum boşta kaldım, nereye başvurdumsa almadılar. • Belediyede mühendis
olarak calışıyorum (!) kaldırımlarda kaç karo taşı olduğunu öğrenmek istiyenler
bana sorabilir. • Tarih öğretmeniyim. Garsonluk, anketörlük yaptım. Tezgahtar
olmak için iş başvurusunda bulundum, atanır gidersin deyip işe almadılar. • 2005
Beden Eğitimi Öğretmenliği mezunuyum. 3 yıl oto galeride araba yıkadım. Şu an
bir firmada 2. el expertiz yapıyorum. Yaptığım işten hoşlanmasam da buna mecburum
çünkü ben bir babayım. • 2007 Elsanatları Öğretmenliği mezunuyum. Ne ücretli
kölelik şansım var ne dersane şansım. •
2005 Resim İş Öğretmenliği mezunuyum. Garsonluktan tutun özel okulda
öğretmenliğe kadar bir çok iş yaptım. • 2002 FEF Fizik Bölümü ve 2006 EF Fen
Bilgisi Öğretmenliği mezunuyum. Bu güne kadar hamallık, anketörlük, garsonluk, özel
sektörde 5 yıl öğretmenlik (kölelik) yaptım. Artık yapabilecek pek fazla bir şeyim
kalmadı. • TEF Elektrik öğretmenliği mezunuyum. Kırtasiyede çalışıyorum. •
Matematik öğretmeniyim, babamın fırınında kasiyerim…
6 kişilik ailenin 5 bireyinin, öğretimin çeşitli kademelerinde
öğretmenlik yaptığı bir ailenin ferdi olarak içim acıyor. Bizim dönemimizde,
bütün siyasi çalkantılara, bütün görüş ve yaşayış farklılıklarına, hayatın
bütün zorluklarına karşın öğretmenlik bu kadar hırpalanmamış, örselenmemiş,
yoksanmamıştı. Belki maaşımız yine yetersizdi, belki yine geçim sıkıntısı
çekiyorduk ama saygınlığımıza asla gölge düşürülmezdi. Şimdi ise… İlköğretimden
üniversiteye, aralardaki her aşamayı ilgilendiren öğrenci seçme ve yerleştirme
sınavlarına kadar son on yılda tam bir yap-boz tahtasına dönüştürülen, artık
‘sistemsizliğin’ bir sistem halini aldığı bir eğitim anlayışında yılın 364 günü
yine en fazla ezilen, horlanan, kendisinden en fazla şeyin beklenmesine karşın
en azının verildiği kitle öğretmenler olacaktır. Bir gün hariç! 24 Kasım, Öğretmenler
Günü!
Eh, kutlu Olsun!.
*Kaynak: AYÖP (Ataması Yapılmayan Öğretmenler
Platformu)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder