10 Ağustos 2013 Cumartesi

GENÇLER ve DAİMA GENÇ KALANLAR…


Birkaç haftadır sizlerle 60’ları; o hayatın her alanında ‘devrim’ niteliğinde değişimlerin yaşandığı yılları paylaşıyorum. O on yıllık kısacık dönem, ülkemizde ve dünyada taşların yerinden oynadığı, gençlik hareketleri, sosyal değişimler, baskı, zulüm, ihtilaller, idamlar, Vietnam gibi izler bırakmanın yanı sıra dünyayı, yine ve ebediyen değiştirecek olan güzelliklerle de anılmaya değer. Bunların başında hiç kuşkusuz 1960 yılında, İngiltere’nin Liverpool kentinde, sadece kendi dönemlerini altüst etmekle kalmayıp müzik tarihindeki izleri sonraki yüzyıla da damgasını vuracak olan inanılmaz yaratıcı, doğurgan ve üretken müziklerinin yanı sıra hareketleri, aykırılıkları, saç şekilleri, giyim tarzları ile bütün bir kuşağı etkileyecek olan dört genç gelmektedir. The Beatles. Bu dört genç; bir arada müzik yapmayı bıraktıkları 1967, resmi olarak dağıldıklarını açıkladıkları 1970 yılına kadar geçen sadece birkaç yıl içinde, internet ahtapotunun henüz kollarını dünyaya sarmadığı, mobil telefon adı verilen nimet ve illetin henüz ceplerimize girmediği, televizyon denilen aptal kutusunun (en azından ülkemizde) devlet tekelinde ve günde 2-üç saat yayın yaptığı, kısacası dünyayla entegrasyonun son derece sınırlı olduğu bir zaman diliminde yaşıyor olduğumuz halde, kelimenin tam anlamıyla bir anda dünyayı ve ülkemizi sardılar, müzik anlayışını, hayata bakışı, toplumsal değerleri sonsuza kadar sarstılar. Ve sonrasında… hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Müziğin başlı başına bir başkaldırı enstrümanı olduğu keşfedildi. 15-18 Ağustos 1969 tarihleri arasındaki üç gün, düzene müzikle başkaldırının bir başka efsanevi simgesine tanık oluyordu. Döneminin en ünlü grup ve icracılarının üç gün-gece boyunca dev bir sahnede yer alarak müzik yaptıkları, resmi kayıtlara göre 500.000 dinleyici/katılımcının yer aldığı müzik ve sevgi festivali olan Woodstock. Dünyadan tek dilekleri vardı gençlerin: Barış! 1958 yılında Gerald Holm adında bir İngiliz tasarımcının Nükleer Silahsızlanma Kampanyası’nın sembolü olarak ürettiği ve 1960’ların başında Amerika Birleşik Devletleri’ne göç ettikten sonra yepyeni bir anlam yüklenen ve sonsuza kadar tüm dünyada aynı evrensel mesajı taşıma görevini üstlenen bir simge. Barış!. Müzik 60’lı yılların en yaygın kendini ifade etme aracıydı. Bu dönem yine dünyada ve Türkiye’de ‘folk’ müziğin yeniden doğuşuna da tanıklık etti. Günümüzde sadece müziği değil, her biri birer edebi başyapıt olan şarkı sözleri/şiirleriyle Amerikan şiirinin en önde gelen şairlerinden biri sayılan ve bu alanda “Popüler müziğe ve Amerikan Kültürü’ne derin ve kalıcı katkıları, olağanüstü şiirsel gücü ve lirik kompozisyonları nedeniyle” dünyanın en saygın edebiyat ödüllerinden biri olan Pulitzer’e layık görülen Bob Dylan başı çekmekteydi. Ülkemizde de bu devrime tanık olduk. Günümüzün adeta birbirinin karbon kopyası olan, asıl gelirlerini sanat üretiminden değil, piyasada birazcık boy gösterdikten sonra reklam figürü olmaktan sağlayan, yaratıcılık ve icra fukarası ‘sanatçılarının’ hala sırtlarını dayıyor oldukları ve gençlerimizin belki ‘remiks’ denilen teknolojik saçmalık aracılığıyla tanıyor olabilecekleri birçok parçanın kökleri de 60’lı yılların değerli müzikçilerine uzanır. 60’lı yıllar ülkemizde tam bir folk ve popüler müzik fırtınasının estiği yıllardır. Geriye; Barış Manço, Timur Selçuk, Hümeyra, Kurtalan Ekspresi, Apaşlar, Dadaşlar, Moğollar, Erkin Koray, Durul Gence, Cahit Oben, Fikret Kızılok, Modern Folk Üçlüsü, Mavi Işıklar, Yıldırım Gürses, Özdemir Erdoğan (unuttuklarım için bağışlanma dileğiyle) gibi unutulmaz sesler, gruplar ve müzikler bırakan yıllar.
John, Paul, George ve Ringo ile başlayıp Anadolu Folk’una uzandığımız bu kısa yolculukta umarım; benim gibi o dönemleri yaşama şansına sahip olanların gönüllerini biraz titretebilmiş, genç kuşaklara da birkaç satırlık katkıda bulunabilmişimdir. Bu köşenin her yaştan olduğunu umduğum okuruna; bu toprakların yetiştirdiği ‘dev’ bir sesin, Cem Karaca’nın sahnede kendi ağzından birçok kez duyduğum esenlemesiyle veda etmek isterim: “Merhaba gençler ve daima genç kalanlar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder