13 Nisan 2013 Cumartesi

YAZIK, ÇOK YAZIK…


17 Nisan 1940 Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Köy Enstitüleri Kanunu’nun kabul edildiği tarihtir. Bendeniz de; Köy Enstitüleri’ne emeğini vermiş, alın terini dökmüş, görev sırasında Enstitü’ye bir bacağını feda etmiş bir babanın çocuğu olarak her yıl olduğu gibi bu yıl da bu haftaya denk gelen yazımı; yaşamasına izin verilseydi Türk Milli Eğitimi’ne çağ atlatacak, gelecek kuşakların Türk çocuklarını ve dolayısıyla insanımızı ve ülkemizi bugün olduğu noktadan çok daha ileriye taşıyacak bu büyük aydınlanma hareketine ayırmayı bir görev biliyorum. Üzerine yüzlerce kitap, binlerce makale yazılmış, doktora tezlerine, araştırmalara konu olmuş, zaman içinde başka ülkelerin eğitim hamlelerine temel oluşturmuş olan Köy Enstitüleri’nde; kapatıldığı 1954 yılına kadarki sadece 14 yıl içinde gerçekleştirilen başarılara göz atmak bile geleceğe doğru neleri yitirdiğimizin en açık göstergesidir: Bir ulusun hayatında göz açıp kapayana kadar geçen bu kısacık sürede; 15.000 dönüm tarla tarıma elverişli hale getirildi ve üretim yapıldı. 750.000 yeni fidan dikildi. Oluşturulan bağların miktarı ise 1.200 dönümdü. Ayrıca 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santralı, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. yol yapıldı. Sulama kanalları oluşturularak enstitü öğrencilerinin uygulamalı eğitim gördüğü çiftliklere sulama suyu bizzat öğrenciler tarafından getirildi. Kapatıldığı 1954 yılına kadar Köy Enstitüleri’nde 1.308 kadın ve 15.943 erkek toplam 17.251 köy öğretmeni yetişti.
Bu irfan yuvalarının; karşıtları tarafından her dönemde dile getirilmiş olan ve yazmanın bana, okumanın size yakışmayacağına inandığım yapay nedenlerle kapatıldıkları malumdur.
Burada bir ara verip size benim kuşağım ve öncesinin çok iyi hatırlayacağı bir isimden söz etmek istiyorum: Kaynakçalardaki kısa özgeçmişi şu şekilde:
Kinyas Kartal: (1900-1991) Türk Siyasetçi. Harp Okulu mezunu. Çiftçi, tüccar. 2., 3., 4., 5., dönem Van milletvekili. Evli, on çocuk babası.  
Ve bir dönem, bir gazetecinin kendisi ile yaptığı röportajı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Soru: Köy Enstitüleri komünist yetiştirdiği için mi kapatıldı?
KK: Hayır. Beni babam Moskova Üniversitesi’nde okuttu komünizmin ne olduğunu ben gayet iyi biliyorum. Köy Enstitüleri’nde komünizmi bilen kimse yoktu.
Soru: Peki, karma eğitimden dolayı mı kapatıldı?
KK: Hayır. Bu da değil bütün dünyada okullar karma eğitim kız erkek beraber okuyor.
Soru: Peki ya neden?
KK: Ben kapattırdım Köy Enstitüleri’ni. Ben toprak ağasıyım. 200’e yakın köyüm var. Bu köylerdeki halk bana tapar. Ne işi varsa bana sorar. Evlenecek, boşanacak, askere gidecek, mahkemesi nesi varsa gelir bana danışırdı. Ama Köy Enstitüleri açıldıktan sonra 5 köyüme Köy Enstitüsü mezunu geldi ve bu köylerden artık kimse bana gelip danışmamaya başladı. Ben düşündüm 200 köyümün hepsine Köy Enstitüsü mezunu gelirse benim ağalığım ne olur, sıfıra düşer! Böyleyse benim harekete geçmem gerekir dedim ve doğudaki bütün ağalara telefon ettim onları topladım. Sonra Menderes’le pazarlığa gittik. (Yıl 1950 seçimlerin olacağı zaman.) Dedik ki Köy Enstitüleri’ni kapatırsan şu gördüğün doğudaki tüm toprak ağalarının oyları sana. Kapatmazsan oy yok ve Menderes de 1950’de iktidara gelir gelmez Köy Enstitüleri’nin temelini sarsmaya başladı.


Daha bu konuda söyleyecek, yazacak çok şey var ama ulusal kimliğimizin bile tartışılmaya başlandığı günümüzde ne söylesek boş. O yüzden gelin bu yazıyı; o benzersiz kuşağın, o örneği çok az görülebilecek Mili Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in sözleriyle tamamlayalım: 



“Köy Enstitüleri’nin bütün günahı omuzlarıma, sevabı başkalarına olsun. O kurumların günahı bile bana yeter.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder