‘Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür’ ya
da günümüz Türkçesi ile ‘insan belleğinin
unutma hastalığı/zayıflığı vardır’. Söz uçar, anılar, onları hatırlayanlar
olmadıgı takdirde unutulur. Geriye; eğer yazan olmuşsa, belge kalır, yazı
kalır.
Mahallemizin;
deyim yerindeyse bir yerlileri vardı bir de zaman içinde tayin ya da iş
nedeniyle gelen, konan, göçen geçici nüfusu. Çoğunluğu orta gelir düzeyine
sahip mahalle insanlarımız için kira; önemli bir ek gelir oluştururdu. Ayvalık’a
tayinle gelen memurların bir kısmı da hem bütçelerine elverdiği için hem de
sıcak, nezih atmosferi nedeniyle mahallemizde yaşamayı tercih ederler,
kaldıkları sürece bizden biri olurlardı. Örneğin bizim iki katlı küçük evimizin
bir katında yıllar içinde mühendisten öğretmene, doktordan otelciye, terziden
sporcuya, subaydan esnafa ve fotoğrafçıya 30’a yakın kiracı yaşadı ve
yaşadıkları sürece komşumuz, dostumuz, çocukları da arkadaşlarımız,
kardeşlerimiz oldular. Hemen hepsi en az iki katlı olan diğer komşu evlerde de
durum aynıydı. Bir arada olduğumuz sürece hepsini çok sevdik.
Hele
bazıları çok özel izler bıraktılar bizde. ‘Büfeci Ali’ gibi. Bir zamanlar (söze
böyle başladığımız zaman o ‘bir zamanlar’ yaklaşık elli yıl kadar öncesi
oluyor) 41 Evler semtinde; üç duvar bir çatıdan oluşan, içinde yine tahtaları
eksik iki tane bankın olduğu, yağmura karşı belki ama ‘deli poyraza’ karşı
hiçbir koruma sağlamayan, kulübe bozması, derme çatma bir otobüs durağı vardı. Günün
birinde o durağın biraz daha genişletildiğini ve sağ tarafındaki bölümün
kapatılarak bir ‘büfe’ haline getirildiğini gördük. Mahalleli, ekmek, gazete ve
benzeri küçük ihtiyaçlarını oradan karşılamaya başladı. Aynı dönemlerde Berk
Otel’in sahil kesiminde; Erkek Sanat Enstitüsü öğretmenlerinden Sermet beyin
çabalarıyla başlayan ve geliştirilen; sonraki yıllarda Ayvalıklı sayısız
çocuğun ve gencin uğraşısı olacak olan ‘Optimist’ yelken korunağı çalışmalarına
başlanmış ve sporcuların bir araya gelebileceği bir kapalı mekan ihtiyacı,
otobüs durağının diğer yanında Yelken İhtisas Kulübü adıyla bir lokalin
yapılmasına yol açmıştı. Bu gelişmelerle
birlikte zaman içinde artan talep, beraberinde artan bir arz ihtiyacını da
getirdiği için o küçük büfe; giderek daha büyüdü, içerik olarak zenginleşti. Ve
41 Evler Mahallesi sakinleri ‘Ali’yi
tanıdı. Büfeyi işleten bu yakışıklı, sıcak kanlı genci herkes çok sevdi. Herkesle
ilgilenir, herkesin alışkanlıklarını, ihtiyaçlarını, okuduğu gazeteyi, kaç
ekmek aldığını, hangi süt ya da yoğurdu tercih ettiğini bilir, çoğu zaman
sabahları bu ihtiyaçların dağıtımını evlere bizzat yapardı. Bir süre sonra
kiracı olarak Nikah Memuru Hüseyin beyin alt katına da yerleşince artık iyice
bizden, mahalleden biri oldu. Her yetişkinin evladı, her çocuğun ağabeyi
gibiydi Ali. Gün geldi, bir motorsiklet kazasında, çok genç yaşta aramızdan
ayrıldığını duyduk. Bir dostumuzu, bir komşumuzu yitirmiş olmanın acısı yaşadık
bütün mahalleli olarak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder