2 Mart 2013 Cumartesi

GERİYE KALAN…


Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür’ ya da günümüz Türkçesi ile ‘insan belleğinin unutma hastalığı/zayıflığı vardır’. Söz uçar, anılar, onları hatırlayanlar olmadıgı takdirde unutulur. Geriye; eğer yazan olmuşsa, belge kalır, yazı kalır.
Mahallemizin; deyim yerindeyse bir yerlileri vardı bir de zaman içinde tayin ya da iş nedeniyle gelen, konan, göçen geçici nüfusu. Çoğunluğu orta gelir düzeyine sahip mahalle insanlarımız için kira; önemli bir ek gelir oluştururdu. Ayvalık’a tayinle gelen memurların bir kısmı da hem bütçelerine elverdiği için hem de sıcak, nezih atmosferi nedeniyle mahallemizde yaşamayı tercih ederler, kaldıkları sürece bizden biri olurlardı. Örneğin bizim iki katlı küçük evimizin bir katında yıllar içinde mühendisten öğretmene, doktordan otelciye, terziden sporcuya, subaydan esnafa ve fotoğrafçıya 30’a yakın kiracı yaşadı ve yaşadıkları sürece komşumuz, dostumuz, çocukları da arkadaşlarımız, kardeşlerimiz oldular. Hemen hepsi en az iki katlı olan diğer komşu evlerde de durum aynıydı. Bir arada olduğumuz sürece hepsini çok sevdik.

Hele bazıları çok özel izler bıraktılar bizde. ‘Büfeci Ali’ gibi. Bir zamanlar (söze böyle başladığımız zaman o ‘bir zamanlar’ yaklaşık elli yıl kadar öncesi oluyor) 41 Evler semtinde; üç duvar bir çatıdan oluşan, içinde yine tahtaları eksik iki tane bankın olduğu, yağmura karşı belki ama ‘deli poyraza’ karşı hiçbir koruma sağlamayan, kulübe bozması, derme çatma bir otobüs durağı vardı. Günün birinde o durağın biraz daha genişletildiğini ve sağ tarafındaki bölümün kapatılarak bir ‘büfe’ haline getirildiğini gördük. Mahalleli, ekmek, gazete ve benzeri küçük ihtiyaçlarını oradan karşılamaya başladı. Aynı dönemlerde Berk Otel’in sahil kesiminde; Erkek Sanat Enstitüsü öğretmenlerinden Sermet beyin çabalarıyla başlayan ve geliştirilen; sonraki yıllarda Ayvalıklı sayısız çocuğun ve gencin uğraşısı olacak olan ‘Optimist’ yelken korunağı çalışmalarına başlanmış ve sporcuların bir araya gelebileceği bir kapalı mekan ihtiyacı, otobüs durağının diğer yanında Yelken İhtisas Kulübü adıyla bir lokalin yapılmasına yol açmıştı.  Bu gelişmelerle birlikte zaman içinde artan talep, beraberinde artan bir arz ihtiyacını da getirdiği için o küçük büfe; giderek daha büyüdü, içerik olarak zenginleşti. Ve 41 Evler Mahallesi sakinleri ‘Ali’yi tanıdı. Büfeyi işleten bu yakışıklı, sıcak kanlı genci herkes çok sevdi. Herkesle ilgilenir, herkesin alışkanlıklarını, ihtiyaçlarını, okuduğu gazeteyi, kaç ekmek aldığını, hangi süt ya da yoğurdu tercih ettiğini bilir, çoğu zaman sabahları bu ihtiyaçların dağıtımını evlere bizzat yapardı. Bir süre sonra kiracı olarak Nikah Memuru Hüseyin beyin alt katına da yerleşince artık iyice bizden, mahalleden biri oldu. Her yetişkinin evladı, her çocuğun ağabeyi gibiydi Ali. Gün geldi, bir motorsiklet kazasında, çok genç yaşta aramızdan ayrıldığını duyduk. Bir dostumuzu, bir komşumuzu yitirmiş olmanın acısı yaşadık bütün mahalleli olarak.

Sonraki yıllarda gerek büfe; gerek bir spor mekanı olarak açılan Yelken İhtisas Kulübü çok sahip, kiracı ya da kimlik değiştirdi. Her gelen üzerine bir şey koydu, özellikle yaz aylarında; yol üzeri ulaşma kolaylığı ve ister gece ister gündüz o muhteşem Cunda manzarasıyla Ayvalık’ın en gözde uğrak yerlerinden biri halini aldı. Ama yıllar içinde ne kadar değişmiş, farklılaşmış, gelişmiş olursa olsun bizim kuşağımızın mahallelileri için o mekan, örneğin yol tarif ederken hala ‘Ali’nin büfe’sinin biraz ilerisi, karşısı vs. olarak anılmaya devam etti, ediyor. Tek üzüntüm; elli yıl önceki mahallemizin ana yerleşim planı hala aynı ve evleri hala dimdik ayakta olsalar da o ‘bizim kuşağımızın mahallelilerinin’ de artık parmakla gösterecek kadar azalmış olması. Bizler de gidince insan belleğinin unutma hastalığı nedeniyle ‘büfeci Ali’yi de ve belki bizleri de hatırlayan kimse kalmayacak. Geriye kalan; o da sadece meraklıları için, bu yazılar olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder