9 Mart 2013 Cumartesi

BİZİM KADINLARIMIZ…


Mesleklerin belki de en zorlarından biri; ‘ev hanımlığı’dır. Her şeyden önce; kimse tarafından bir meslek olarak ciddiye alınmaz. Çünkü eğitimi, öğretimi, okulu, fakültesi, diploması yoktur. Yaşanarak öğrenilir ve yaşam boyu sürdürülür. Maaşı, ücreti, mesaisi, primi, emekliliği de yoktur. Hele bu sıfatının yanına bir de ‘annelik’ eklenince yaşamsal çaba ikiye, üçe katlanır. Tabii ev hanımlığı derken yabancı dizilerde pişirilip önümüze konulmakla kalmayıp, sanki bizim kültürümüzde böylelerinin yeri varmış gibi, Türk taklitlerinin de yapıldığı ‘umutsuz’ bayanları kastetmiyorum. Benim burada sözünü ettiğim; toplumumuzun gelenekçi yapısının içinde çağlardır yer almış ve alacak olan kadınlar, Nazım’ın deyişiyle ‘bizim kadınlarımız’dır. Analarımızdır. Kimbilir birer birey olarak ne yetenekleri, ne potansiyelleri olmasına karşın hayatın ve koşulların onlara bu sıfatı uygun gördüğü, aralarında ağırlıklı olarak öğretmenlik olmak üzere meslek sahibi olanlar olsa da hepsinin öncelikle ‘bilmem kim beyin hanımı’ diye tariflendiği analarımız.

Çocukluğumun 41 Evler mahallesinde de durum farklı değildi. Birkaç haftadır sürdürmekte olduğum eski mahalleme dair anlar, anılar, olaylar ve kişilere dair bu yazı dizisini; 41 Evler mahallesinin annelerini, teyzelerini kısacası ‘ev hanımları’nı bir kez daha yaşatarak bitirmek istiyorum: Nermin hanım (Ahmet Durak’ın eşi), Sebahat hanım (Zühtü Gürses’in eşi), Muzaffer hanım (Suat Rona’nın eşi), Bedriye hanım (Sabri Demirli’nin eşi), Meral abla (Mahmut Yorulmaz’ın eşi), Naciye hanım (Osman Serezli’nin eşi), Atiye hanım (Mustafa Barlas’ın eşi), Fatma hanım (Ziya Yalçın’ın eşi), Hüsniye hanım (Hüseyin Şentay’ın eşi), Hayriye hanım (Halil Baskın’ın eşi), Güzin hanım (Nihat Ezer’in eşi), Feriha hanım (Hadi İskit’in eşi), Semiha hanım (Ali Keskin’in eşi), Leyla hanım (Nuri Bölükbaşı’nın eşi), Şükriye hanım (Ali Şuuri Özsu’nun eşi), Lale abla (Eyüp Arıcan’ın eşi), Feride hanım (Kemal Şalmanlı’nın eşi), Yurdan abla (Teoman Şalmanlı’nın eşi), Şefika hanım (İsmail Eren’in eşi), Zeynep hanım (Ali Ülgen’in eşi), Özlem abla (Süleyman Ok’un eşi), Nermin hanım (Nazım Doğrusoy’un eşi), Nahide hanım (İbrahim Kandiye’nin eşi), Atiye hanım (Haydar Sezer’in eşi), Naciye hanım (Bekir Berk’in eşi), Bedriye hanım (Muzaffer Samyeli’nin eşi), Hatice hanım (Yahya Akıncı’nın eşi), Nezihe hanım (Ali Ulvi’nin eşi) Terlan hanım (Zakir Güven’in eşi).

Bu büyüklerimizin arasında ve yanı sıra; ağırlıklı tercih olarak öğretmenlik olan kendi mesleklerini ve iş hayatını son derece başarıyla sürdürenler de vardı. Mahallemizin elit konaklama yeri Çadır pansiyonun sahibi Belkıs (Gerçek) ablamız ve sevgili annesi Nazlı hanımefendi, eşini yitirdikten sonra yıllarca yıkılmaz bir abide gibi 150 Evler’deki benzinliği yöneten Hatice hanım, ya da hayatını bir kişiye değil yüzlerce çocuğuna adamayı tercih eden öğretmen İffet (Özak) hanım gibi. Bazıları işlerinin, çoğunluğu ev hanımlığının ve anneliğin bütün yükünü sırtlamış olmalarına karşın bu insanlar eve kapanmış, hele hele günümüzde olduğu gibi, kapatılmış insanlar değillerdi. Okurlardı, konuşurlardı, kendilerini yetiştirirlerdi. Gülmeyi bilirlerdi. Aydınlık, neşeli, paylaşımcı, ‘iyi’ insanlardı. Saygı gösterirler, saygı görürlerdi.

Hepsi birbirinden değerli bu büyüklerimizi mutlaka hatırlayanlarınız vardır, yoksa bile bu yazıyı mahallemizin mütevazı geçmişinde bir tarih düşürme olarak kabul edin. Yitirdiklerimizi saygı ve rahmet, yaşayanları sevgi ve hürmetle selamlıyorum. Adları anılarımızdan silinmesin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder