23 Kasım 2012 Cuma

SENEDE BİR GÜN…


Siz bu satırları okuyor olduğunuzda ‘o gün’ geçmiş olacak. ‘O güne’ özgü yarısı sahte yarısı her yıl tekrarlanan sözlerin demeçlerin mütemmim cüzü olan söylemler geride bırakılmış olacak. Hayat hele ‘o insanlar’ için bütün açmazları ve sıkıntılarıyla devam ediyor olacak. Ve onlar, kendilerinden sorumlu olması gereken en yetkili kişinin sözleriyle; ‘cami avlusunda yem bekleyen güvercinler’ gibi çırpınacaklar ama senenin geriye kalan 364 gününde duyan, gören, ilgilenen olmayacak.

‘O gün’, ‘24 Kasım Öğretmenler Günü’. ‘Onlar’ ne büyük umut ve fedakarlıklarla yetiştirildiklerini bir tek ana-babalarının bildiği 267.000 ‘Atanması Yapılmayan Öğretmen’. Mesleklerin bu en onurlusuna on yıl gibi kısa bir süreyle de olsa emek vermiş biri olarak ‘içim acıyor’. Bu gençler okumuşlar, bu yola adanmışlar, öğretmen çıkmışlar, ülkenin herhangi bir köşesine gidip mesleklerini icra etmek, aydınlatmak, öğretmek istiyorlar. Gelin görün ki yıllardır bekliyorlar, üstelik özellikle Anadolu’nun dört bir yanında öğretmen eksiği, kadro açığı varken ve dersler boşa geçerken. Boşa geçen sadece dersler değil, öğrenmek için bekleyen küçük beyinlerin geleceği de boşa geçiyor. Bir tarafta öğrenciler bekliyor, diğer tarafta öğretmenler bekliyor. Düşünebiliyor musunuz? Hiçbir şey yapmadan, insan yaşamından sonra en değerli kavram olan zamanın, gözlerinin önlerinden boşa akıp gitmesini izleyerek bekliyorlar. Öğrenciler hayata hazırlanamıyor, öğretmenler hayata başlayamıyorlar. Ve bir yaman çelişki daha: Böyle bir eğitim düzeninde ülkemizde tam 170 üniversitenin olmasıyla övünüyoruz. Ve her yıl bu üvirersitelerden; her sektörde olduğu gibi eğitim alanında da yeni işsiz, yeni atanamayan, atanamayacak olan adaylar mezun oluyor. Yazık ediyoruz onlara, yazık oluyor geleceğimize.

İşi olan öğretmenlerimizi de sadece ‘o gün’, yani her yılın 24 Kasım’ında hatırlıyoruz. Şarkıda söylendiği gibi; ‘Senede bir gün’. Küçüklerimiz bütün saf yürekleriyle öğretmenlerine çiçekler getiriyorlar. Tek dilekleri işlerini yapabilmek olan 267.000 öğretmen adayı ve gelir, statü, prestij olarak sosyal merdivenin hep en alt basamağında mücadele veren mevcut öğretmenler bir kenarda unutulup bilmem nerede bilmem hangi nedenle ‘yılın öğretmeni’ seçiliyor. Televizyonların haber bültenlerinde ara haber olarak bu günden söz ediliyor. Büyüklerimiz; öğretmenliğin kutsallığı üzerine, biraz merak etsek, araştırsak aynı yetkililerin geçen yılın 24 Kasım’ında aynı şeyleri söylediğini bulabileceğimiz büyük büyük,  standart, klişe laflar ediyorlar. Ve o gün, o tek gün de bitiveriyor. İşlem tamam!

Sevgili dostlar, bu yazıya başlarken niyetim; 24 Kasım nedeniyle, Ayvalık’ta gördüğüm ilk ve orta öğrenimim boyunca; ailemin yanı sıra bugün ne olduysam o olmama en büyük katkıda bulunan öğretmenlerimi anmak, kendim ve aynı kuşaktan Ayvalıklı kardeşlerim adına o aziz insanlara yılların ardından şükranlarımı sunmaktı. Ama eğitimimiz; yukarıda satır başlarıyla aktardığım haldeyken; ilköğretimden üniversiteye kadar 5 öğretmen yetiştirmiş bir ailenin  ferdi olarak elimden ve içimden başka bir şey yazmak gelmedi. 24 Kasım her yıl olduğu gibi bu yıl da geçecek nasıl olsa, öğretmenlerimizle haftaya buluşuruz. 

Not: Rusya gezi notlarını bitirmiş değilim. İlerideki haftalarda Nazım’ın kabrinde randevumuz var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder