27 Ekim 2012 Cumartesi

KUTLU OLSUN…


Özellikle son yıllarda geleneklerimizi, örf ve adetlerimizi unutur, daha da kötüsü, bu değerleri koruma, yaşatma, yeni nesillere aktarma ve öğretme misyonunu en fazla yüklenmesi gereken ‘büyüklerimiz’in, tam aksine bir gayretle; nedenlerini sadece kendilerinin bildiği bazı plan ve çıkar hesapları sonucu, unutturulur olduk. Sosyal dokumuzda ince ince oluşturulan kaymaların yetmediği durumlarda bu konuda yasaların çıkarıldığına bile tanık olduk. Bayramlarımız yasaklandı, özel günlerde, bu engellemeleri koyanların da varlıklarını ve bugünkü ikballerini borçlu oldukları Atamızın huzuruna çıkmak, çiçek koymak, anmak yasaklandı. Bırakın çocuklarını götürüp tarihin en onurlu kurtuluş savaşının verildiği Çanakkale yöresini gösterip öğretmeyi, kendilerinin bile bir kez olsun ziyaret ettiğinden kuşku duyduğum şehitliklerin aslında ‘kurmaca’ ve Çanakkale Savaşı’nın ‘hayali’ olduğu iddia edildi. Orada; bu vatan ve bu bayrak için canını vermiş 300.000 çocuğumuzun aziz anıları silinmeye çalışıldı. Türklüğümüz bile sorgulanır olup yerine ‘Türkiyeli’ diye bir kavram yerleştirilmeye çalışıldı, çalışılıyor.

Bunca yer dolaştım, yıllar içinde çeşitli uluslardan sayısız dostum, arkadaşım oldu. Bugüne kadar hiç birinin ben ‘İtalyalıyım’, ‘Fransalıyım’, ‘İngiltereliyim’, ‘Almanyalıyım’ dediğini duymadım. İfade olarak bunun -en azından benim bildiğim- tek istisnası ‘Amerikalı’ sıfatı ya da kimliğidir ki bu da ayırıcı değil, tam aksine bütünleştirici bir kimliktir. Dünyanın çeşitli coğrafyalarından oraya göç etmiş, o bayrağın altına girip, o vatandaşlık yeminini edip, o pasaportu aldıktan sonra onlar kökeni hangi ulustan olursa olsun artık ‘Amerikalı’dır.

Aynı birleştiriciliği, bütünleştiriciliği Atatürk’ün; her biri yaşanmışlığın ışığında söylenmiş ve her biri yaşama kendi ışığını tutan deyişlerinden biri olan “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözlerinde de görmek mümkündür, tabii görmeye niyeti olanlar için. Yaradılışın; onca ulus arasından bize armağan ettiği bu büyük önderin edimlerinin de sözlerinin de, görünen anlamlarının arkasına bakıldığında; 57 yıllık kısacık yaşamının her anını adadığı ulusunun ve ülkesinin geleceğine yönelik mesajlar olduğu görülür. ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ de bazı kesimler tarafından uzun bir süredir iddia edildiği gibi; Türklüğü bu topraklardaki diğer kimliklerden ayıran, üstün tutan bir deyiş değildir. Atamız o sözünde; dini, dili, ırkı, cinsiyeti, kökeni ne olursa olsun bu vatan toprağında, bu bayrağın altında yaşayan herkesin eşit olduğunu vurgulamaktadır. Atatürk’ün; yaptığı onca atılım ve devrim içinde “En kıymetli eserim.” dediği Türkiye Cumhuriyeti’nin temel kuruluş felsefesinde de bu eşitliğin sağladığı ulusal egemenlik yatmaktadır.

Atatürk’ün ileriye yönelik ve zaman içinde doğrulukları birer birer ortaya çıkan sözlerinin hiçbiri kehanet değildir. Bunlar; insanlık tarihini okumuş, incelemiş, geçmiş örneklerden ders almasını bilen, sebep-sonuç ilişkilerinin inceliklerini gören ve belki de en önemlisi; insan tabiatını tahlil edebilmenin yanı sıra kendi ulusunu çok iyi tanıyan bir önderin; çağının ötesine uzanan vizyonunun öngörüleridir. Öyle olmasaydı; neredeyse bir yüzyıl öncesinden bize şöyle seslenir miydi? “Gelecek nesillerin Türkiye’de Cumhuriyet’in ilanı günü, ona en merhametsizce hücum edenlerin başında, cumhuriyetçiyim iddiasında bulunanların yer aldığını görerek şaşıracaklarını asla farz etmeyiniz! Bilâkis, Türkiye'nin münevver ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların hakikî zihniyetlerini tahlil ve tesbitte hiç de tereddüde düşmeyeceklerdir.”
Cumhuriyet Bayramımız Kutlu olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder