Dünya tarihinde benzeri
ender görülen, hatta koşullar dikkate alındığında bir eşiti daha olmayan ve bir
ulusa özgürlüğünü, kimliğini, onurunu kazandıran bir Kurtuluş Savaşı gerçekleştiren, köhne bir otoktatik yapının
küllerinden geleceğe bayrak açan Türkiye
Cumhuriyeti’ni doğuran ve sonrasında, yine dönemi ve koşulları
düşünüldüğünde her biri birer kararlılık anıtı olan devrimleri gerçekleştiren Atatürk’ün Türk ulusuna gösterdiği
hedeflerden biri de “muasır medeniyetler
seviyesine çıkmak”tı. Dost-düşman tüm ulusların teslim ettiği hakkıyla, bir
‘deha’ olarak nitelenen askerlik ve
komutanlık becerisinin yanı sıra, devlet adamlığı, liderliği, yol
göstericiliğiyle de bin yılda bir ortaya çıkabilecek bu önder, ne büyük şans ve
onurdur ki bizim ulusumuza nasip oldu. Sadece 57 yıl süren kısacık yaşamı
boyunca geçekleştirdiği akıl almaz atılımların yanı sıra, yaptığı, söylediği
her şeyin, attığı her adımın; hayatını adadığı Türk ulusu ve Türk vatanının
geleceğine yönelik bir nedeninin olduğu bu büyük vizyonerin gösterdiği ‘çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak’
hedefinden de, ne yazık ki onun birçok öngörüsünde olduğu gibi ‘naçiz vücudu toprak olduktan sonra’ çok
uzağa düştük.
Çağdaşlık kriterleri başta
adını aldığı ‘çağ’a, tarihe, coğrafyaya, uluslara, toplumsal yapılara göre bazı
farklılıklar gösterse de bu ve benzeri bütün faktörlerden bağımsız; bireysel ve
toplumsal bazda bazı evrensel ortak noktaları vardır. Çağdaş insan her şeyden
önce başkalarının var olma ve kendini ifade etme hakkına saygı gösteren
insandır. Olaylar karşısında akılcı davranışlar sergileyen, eleştirmeyi bilen,
eleştirilmeye tahammül eden, kendine sunulanı olduğu gibi kabul etmeyi
reddedip, gerektiğinde karşı çıkan, sorgulayan ve kendi sonuçlarına ulaşmaya
çalışan, hayatın hangi alanında faaliyet gösteriyorsa o alanda üretken olan, doğuştan
getirdiği ve sadece insan olmanın kendisine sağladığı vaz geçilmez haklarını
korumak için direnen, savunan, elde ettiklerini korumayı bilmenin yanı sıra
paylaşımcılığı ve katılımcılığı bir yaşam biçimi olarak benimseyen bir
insandır.
Çağdaş insan sadece
bilimsel bilgiye itibar eden, düşünsel değişimlere açık olmanın yanı sıra, teknolojik
ve endüstriyel gelişmelere ayak uyduran insandır. Çağdaş insan; barınma, korunma,
sağlık, eğitim, iş güvenliği, çocuklarını özgürce ve güvenle yetiştirebilme,
yarınından emin olma, hukukun üstünlüğü, adalet karşısında eşitlik, sivil
örgütlenme özgürlüğü, ne ve
kim olduğuna, etnik kimliğine, cinsiyetine ve cinsel tercihine, inançlarına bakılmaksızın; başta İnsan Hakları
Evrensel Bildirgesi olmak üzere çeşitli ülkelerin anayasalarında ifadesini
bulan temel hak ve özgürlükleri ‘hak
eden’ insandır.
Çağdaş insan çocukların
da birer birey olduğunun farkında olan, onları koruyan, gözeten, geleceğe
hazırlayan, evden toplumsal hayata kadar kadın-erkek eşitliğine inanan ve bunu
kendi çevresinden başlayarak dışarıya doğru yayılan dalgalar halinde uygulayan,
herhangi bir inanç, düşünce, insan ya da topluluk için ‘biz-onlar’ ayırımı
yapmayan, sadece maddi değil manevi değerlere de saygı duyan, biçimi değil
‘öz’ü yücelten, insanı; tükettiğiyle değil ürettiğiyle değerlendiren insandır.
Her yazını çok beğeniyorum ama... bu ayrıcalıklı olanlardan birisi. Kutluyorum.
YanıtlaSil