Gerçek adı Eric
Arthur Blair olan ama dünya literatürünün kendisini tanıdığı adıyla George Orwell, sadece 47 yıllık
yaşamına sığdırdığı yapıtlarıyla tüm zamanların en başarılı 50 İngiliz
yazarından biri olarak bilinmektedir. Romanlarıyla olduğu kadar şiir, politik
eleştiri yazıları ve gazeteciliğiyle de tanınan Orwell’in yapıtları arasında en
ünlü ikisi hiç kuşkusuz 1984 ve Hayvan Çiftliği romanlarıdır. Bu iki
kitap halen toplam olarak herhangi bir 20. yüzyıl yazarının herhangi iki yapıtından
daha fazla dile çevrilme ve satış rekorlarını elinde tutmaktadırlar. Her iki
romanın ekseninde -çok özet ve yalın bir ifadeyle- toplumun büyük kısmını baskı
altında tutan bir azınlık yönetimi yer almaktadır.
Hayvan Çiftliği’nde bu durum; yönetimi elinde
tutan domuzların; “Bütün hayvanlar
eşittir ama domuzlar daha eşittir.” söylemiyle ifade edilirken, Orwell’in sosyal
adaletsizliğe ve totaliter yönetime karşı siyasi duruşunun etkileyici bir edebi
derinlikle aktarıldığı 1984’te baskıcı rejim, ‘Big Brother/Büyük Birader’ adı verilen bir yönetim ve onun ‘Düşünce Polisi’ uygulamasında
simgeleştirilir. Romanda totaliter bir merkezi tek partinin yönetiminde korku,
propaganda ve beyin yıkama ile halkın ve hayatların manipüle edilişi
anlatılmaktadır. Öyle ki; insanın kendi inanç, düşünce ve fikirlerinin aksine,
gerektiğinde akla aykırı olanı bile doğru bellemesi ve benimsemesi istenmekte
ve bu, çeşitli baskı yöntemleriyle sağlanmaktadır.
İsmiyle paralellik içeren bir şekilde 1984
yılında sinemaya da uyarlanan 1984 romanında sözü edilen Big Brother; günün 24
saati ülkedeki herkesin yaptığı, yaşadığı, konuştuğu hatta düşündüğü her şeyi
gören, duyan, kontrol eden, yönlendiren, cezalandıran ‘yönetici’dir. Ve bu kimliği ile romanın yayınlanışından bu yana
geçen 63 yıldır, dünyanın; benzer rejimlerin yönetimde olduğu hemen her
coğrafyasında merkezi yönetimin eleştirel simgesi haline gelmiştir. Romanın
yazıldığı ve kitaba ismini veren tarihe alegorik bir gönderme yapan 1948
yılında, usta bir edebiyatçının yaratıcı hayal gücünden başka bir dayanağı olmayan
‘Big Brother’ simgesi, çağın teknolojik gelişimine paralel olarak günümüzde
somuta indirgenmiştir.
Yani ‘Big Brother’lar bugün dünyada hem etiyle
kemiğiyle insan olarak başımızdadırlar. Hem de teknolojisi, sistemleri,
iletişim ağları, ekranları, yazılım ve donanımlarıyla hayatımızın her anını
manipüle etmektedirler. Üstelik Orwell’in geçen yüzyılda öngördüğü, söylediği
ve gösterdiği gibi kendi inanç, düşünce ve fikirlerimizin aksine, gerektiğinde
akla aykırı olanı bile gönüllü olarak doğru bellememizi ve benimsememizi
sağlamaktadırlar. Bunun -yakın gelecekte bizi daha nelerin beklediğini henüz
bilemediğimiz için- şu andaki en somut uygulamasının, kendi istek ve irademizle
hayatımızın akışını eline teslim ettiğimiz ‘internet’ uygulaması olduğunu
söylemek hiç de yanlış olmaz sanırım.
Gelecek yazılarda
-bana göre- artısıyla, eksisiyle; internette buluşmak üzere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder