Elli yedi yıllık ömrünün neredeyse tamamına yakınını cephelerde geçirmiş, genç yaşında ordulara kumanda etmiş, askeri kaynakların; adını en büyük savaş taktisyenlerinden biri olarak kaydettiği, tarihte örneği görülmemiş bir kurtuluş savaşını gerçekleştirmiş, bir ulusun; üzerindeki yüzyılların birikimi olan ölü toprağını silkeleyip onurla ayağa kalkmasına öncülük etmiş bir büyük önder… Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Kendisi hakkında onlarca sıfat sayılabilecekken, her şeyden önce bir ‘asker’ olan Mustafa Kemal’in büyük vizyonunu en iyi dile getiren sözlerinden biri “Yurtta sulh, cihanda sulh.”tur. Çünkü barışın değerini en iyi bilen kişiler savaş yaşamış olanlardır. Hele Mustafa Kemal’in ve onun izindeki Türk ulusunun yaşadığı gibi bir savaş ise. Onu yitirişimizin üzerinden geçen 73 yıl sonunda uluslararası ilişkilerde geldiğimiz nokta bile bu benzersiz liderin öngörüsünü kanıtlamaya yeter.
Şimdiki büyüklerimiz; “Yurtta sulh, cihanda sulh.” sözlerinin mütemmim cüzü olan “Komşularla sıfır sorun.” diye bir politika izliyorlar. İyi niyetli bir söylem olan bu amacı gerçekleştirmek için büyük fedakarlıklarla hemen her gün, başta ABD ve hatta arada sırada bazı Uzak Doğu ve Afrika ülkeleri de dahil olmak üzere dünyanın her köşesine gidiyor, toplantılar düzenliyor, ikili-üçlü görüşmeler yapıyor, arabuluculuklara soyunuyor, bu uğurda yılın neredeyse dörtte üçünü yurtdışında geçirmek zorunda kalıyorlar. Ama galiba bu arada, amacın ‘komşu’ kısmı gözden kaçırılıyor.
Şöyle bir bakacak olursak: Klasik siyasi jargonda ‘iki ülke arasındaki kökü tarihe dayanan ortak geçmişimizin olduğu’ diye ifade edilen Azerbaycan’la rüzgara göre yön değiştiren, bir gün dayanışma mesajları verdiğimiz, ertesi gün sınır kapısı yüzünden kırdığımız, güvenini yitirmiş bir ilişkimiz var. Ermenistan’la son çözüm olarak oynanan ‘futbol maçları’nın bile bir şeyi değiştiremeyeceği ortada. Bu konuda ‘Nobel’ düzeyindeki bazı açıklamalar ise bizi şaşırtmaya devam ediyor. Gürcistan ile ilişkilerimiz, yine tarihi kardeşliğimize karşın temelde Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının akışkanlığına bağlı. Irak’taki çokbaşlı yönetimin ileri gelenlerini uzaklardaki ‘Büyük Ağabey’imizin yönlendirmeleri ile bir yıl inkar ediyoruz, ertesi yıl Ankara’da ağırlıyoruz. İran’la ilişkilerimizde sürekli bir gaz sancısı çektiğimizi söylemek yanlış olmaz. Düne kadar kardeş dediğimiz Suriye yönetimine, şimdi ‘bırak, git’ çağrısı yapmaktan gocunmuyoruz. Bulgaristan’daki ‘Türk azınlıklar’ ifadesi bile kendi içinde nelere gebe. Yunanistan’la ilişkilerimizi ne siz sorun, ne ben söyleyeyim. Sınırımız olmamasına rağmen ebedi ‘sinirimiz’ olan Kıbrıs sorunu, Güney Kıbrıs’ın Akdeniz’de petrol arama girişimleri ile bakalım nereye varacak.
Kısacası sevgili okurlar ‘Komşularla sıfır sorun.” politikası, amaç iyi bile olsa matematikte bir mutlak değerin sol tarafına konulmuş bir sıfır gibi görünüyor. İşin, Ata’nın ifade ettiği ve gözden kaçırılan ‘Yurtta sulh’ kısmına gelince… Bunun cevabını zaten her şehit haberinden sonra ve sıklıkla duyuyoruz: “Sözün bittiği yerdeyiz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder