Size bazı isimler sıralayacağım, bileniniz hatırlayanınız var mıdır acaba?
• Ayhan Karataş: 40 Türkiye rekoru • Ahmet Bodağan: 31 Türkiye rekoru • Ünsal Fikirci: 18 Türkiye rekoru • Feridun Aybars: 16 Türkiye rekoru • Ümit Oğuzoğlu: 23 Türkiye rekoru • Yılmaz Özüak: 8 Türkiye rekoru • Engin Ünal: 31 Türkiye rekoru • Sadri Özün: 11 yaşındayken Lüksemburg'daki yarışmalarda 200 metre sırtüstünde birinci, 100 metre sırtüstünde ikinci, 100 metre kurbağalamada üçüncü, Zürih’te 100 metre sırtüstünde birinci • 12 yaşındaki ağabeyi Sabri Özün: İsviçre'de100 metre kelebekte birinci, 100 metre serbestte üçüncü, Zürih’te 200 metre serbestte üçüncü • Ersin Aydın; Anamur'dan Girne'ye yüzen, 1975’te Manş denizini yüzerek geçen şampiyonumuz • Erdal Acet; 1976 ve 1977 yıllarında yine Manş Denizi’ni ve 9 saat 04 dakika gibi fevkalade bir dereceyle geçen, 1977 Napoli-Capri maratonunda üçüncü olma başarısını gösteren Türk yüzücü • Nejat Nakkaş; Adı bir efsane olan büyük yüzücümüz • Murat Özüak: Balkan Şampiyonaları'nda ilk altın madalyayı kazanan yüzücümüz.
Spor tarihimize adlarını altın harflerle yazdırmış bu ve diğer yüzücülerimize şükranlarımızı sunmakla birlikte yukarıdaki sıralamanın bize gösterdiği bir acı gerçek var. 1940’lı yıllarda Adana bölgesinin atılımlarıyla kıpırdanan ve İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü’nün çabalarıyla filizlenen yüzme sporumuz ne yazık ki Türkiye, Balkan ya da Akdeniz sınırını aşamadı ve 1970’lerin sonundan itibaren iyice gerilemeye başladı. Uluslararası kulvarda, neredeyse kendimi bildim bileli var olan tek bir isim var: Derya Büyükuncu. Eminim bu satırların okuyucuları onu da benzersiz sporcu kimliğinden ziyade son zamanlarda televizyonda çok moda olan ‘reality show’lardaki yakışıklı çocuk olarak tanıyorlardır, ne yazık.
Hepimiz birer Ayvalık çocuğu olarak gözümüzü denize açtık ve ömrümüzün büyük bir kısmını denizde geçirdik. Hiçbir şekilde eğitimli ya da disipline edilmiş bir spor şeklinde gelişmedi suyla ilişkimiz. Sabah uyanır ve denize koşardık, o kadar. Bir denizler, iç denizler ve nehirler coğrafyası olan güzel ülkemizin hemen her köşesindeki milyonlarca çocukta olduğu gibi, başarılar tamamen adanmış bazı yerel yöneticiler ve kişisel çabalar şeklinde gelişti. Yüzme ya da daha geniş tanımıyla su sporları hiçbir zaman devlet politikası içinde bir yer bulamadı. Bir ekol, bir tarz oluşturamadık. Eğer yapabilseydik çocukluk arkadaşımız ve adeta yüzmek için doğmuş olan Apiko’nun bir Michael Phelps olmaması için hiç bir neden yoktu.
Her şeye karşın, bu konuda ‘iyimserliğimiz’i korumamıza neden olan belki de tek örneği oluşturan ve her yaz iç denizde martılar gibi uçuşan ‘optimist’lerimizin temelini atan öğretmen Sermet beye bir Ayvalıklı olarak şükranlarımla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder