Çok tekrarlanan, sohbetlerde yeri ve konusu geldiği zaman söylenen bir anekdottur, eminim bilirsiniz. Einstein’e sormuşlar: “Teknolojik gelişim böyle sürerse acaba sizce üçüncü dünya savaşında nasıl silahlar kullanılacak?” Einstein; “üçüncüyü bilemiyorum ama böyle giderse, dördüncü dünya savaşında taş, balta ve mızrakların kullanılacağını söyleyebilirim” diye cevap vermiş.
Gerçekten de insanoğlu kadar çevresini, dünyayı, hatta kendisini tahrip eden bir başka canlı yok. Adını; ister anlaşmazlık, ister şiddet, ister çatışma, ister terör, ne koyarsanız koyun, insanlar savaşıyorlar. Sürekli savaşıyorlar. Ulusal çıkarlar için savaşıyorlar, uluslararası dengesizliklerden dolayı savaşıyorlar. Güç için, toprak için, din için, petrol için, kimlik için… inat için savaşıyorlar. Başta yine insanlar olmak üzere, dünya coğrafyası savaşların kanlı izleriyle kaplı. Dünyanın yazılı tarihinde en büyük yeri savaşlar alıyor. Bunların içinde; ‘100 yıl Savaşları’ gibi, kendilerine döneminin ismini verenler de var, bütün dünyayı alevlere boğduğu için 1. Dünya, 2. Dünya Savaşları gibi global olanları da var. Karşı kutupların arasında olduğu kadar, müslümanın müslümanı kırdığı ve yaklaşık bir milyon kişinin ölümüne, 150 milyar Amerikan Doları maddi hasara, her iki ülkede de ağır yıkımlara yol açan ve bir galibi olmadan biten İran-Irak savaşı gibi örnekler de yaşandı. Tarih boyunca yapılan savaşların sadece isim ve dönemlerini sıralamak bile bu yazı sınırları içine sığmak bir yana; almanaklar oluşturmaya yeter.
Daha önceki bir yazımda sizlere savaşın günümüzde geldiği ya da getirildiği nokta olan ‘iç savaşlar’dan da söz etmiş ve ‘gelecekte daha nicelerine tanık olacağız’ demiştim. Nitekim oluyoruz. Dünyanın ve ne yazık ki, ülkemizin de yer aldığı bu coğrafyanın hemen her yeri, her gün kanamaya devam ediyor.
Bu kara listeyi oluşturanlar da; sadece barınma, korunma ve üreme gibi; varoluşun üç temel nedeninden dolayı çatışan hayvanlar dünyasının karşısında yer alan, doğanın ‘en gelişmiş’ yaratığı, insan.
Yukarıda sıralanan görünür nedenler ne olursa olsun aslında savaşların hepsini son tahlilde tek kaynağa bağlamak mümkün: Para! Para denilen değerin arkasında da koskoca bir sistem yatıyor. Kapitalizm. Kapitalizm ne ülke tanıyor, ne sınır, ne başka bir sistem, ne din, ne ulusal kimlik. ‘Giriyor, bölüyor, değiştiriyor, alıyor, yıkıyor, tutsak ediyor ve gidiyor.’ Ülke olarak bu zincirin hangi noktasında olduğumuzu anlamak için çevremizde olup bitenlere şöyle bir bakmak bile yeter. Aslında bu yazıya oturduğumda sizlere geçtiğimiz ay ziyaret ettiğim; eski Doğu Bloku ülkelerine dair izlenimlerimi anlatacaktım. Ama oralarda da sosyalist sistemin boşalttığı havuzu öylesine hızlı doldurmuş ki kapitalizm, gerisini yazmaya yerim kalmadı. Haftaya görüşmek üzere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder