Eskiden diye başladığınız zaman söze, gerisi mutlaka bir ‘dün-bugün’ karşılaştırması şeklinde gelir. Bugün bu karşılaştırmayı dünün ve bugünün öğretmenleri üzerine yapmaya niyetim vardı ama;
• 350.000 genç öğretmen adayı, atamalarının yapılmalarını beklerken, öğretmen açığının 40.000 ‘ithal’ öğretmenle kapatılması gibi ‘çılgın’ bir projenin ciddi ciddi gündeme getirildiği • Üniversite yerleştirme sınavında birbiri peşi sıra yaşanan skandalların en yetkili ağızlar tarafından kelime oyunlarıyla açıklanmaya çalışıldığı (üstelik ancak yüzsüzlükle ifade edilebilecek bir yaklaşımla; “LYS de YGS gibi çok başarılı geçecek” diye demeçlerin veriliği • Yine üniversite yerleştirme sınavında harem-selamlık uygulamasının denendiği • Orta öğretime giriş sınav sistemlerinin her yeni atanan üst yetkili ile birlikte baştan başa değiştirilip çocuklarımızın da velilerimizin de akıllarının çorbaya çevrildiği • Özel dersane sayısının resmi lise sayısını geçtiği ülkemizde, toplumun eğitimde geri bıraktırılmasının faturasını sadece öğretmenlere çıkarmak haksızlık olacak.
O yüzden ben bu konuda; ‘bugün’ü bir kenara bırakıp sadece; ‘dün’ün bir öğretmeninden söz etmek istiyorum.
Benim dönemimde Ayvalık lisesinde okuyan tüm kardeşlerimin gayet iyi hatırlayacakları gibi, lisedeyken ismi mesleğiyle müsemma bir edebiyat öğretmenimiz vardı. ‘Tasvire hanım.’ İşini son derece ciddiye alan, zengin bir edebiyat kültürüne sahip ama hiç gülmeyen, öğrencilere yaklaşımı sınıfın kapısında başlayıp orada biten bir öğretmendi. Bizler; o yaşların verdiği umursamazlıkla Tasvire hanıma dersi ve hayatı zehir etmek için elimizden gelen haylazlığı ardımıza koymazdık. Oysa o; kendi adıma değerini ancak ileri yaşlarımda anladığım, sınıflar arası ‘münazara’lar düzenleyerek serbest tartışma ortamları yaratır, (müfredatın ve Nihat Sami Banarlı’nın kitabının izin verdiği ölçüde) edebiyatımızın değerli şairlerini, yazarlarını örneklemeleriyle birlikte bize tanıtmaya çalışırdı.
42-43 yıl önceki öğretmenimi hatırlamama neden olan, bugünlerde okuduğum; İş Bankası Kültür Yayınları Nehir Söyleşileri dizisinden çıkmış Safa Önal Kitabı’nda, bu değerli sinema adamının, yaşlanma üzerine örnek olarak verdiği ve Tasvire hanımın bizlere öğretme çabalarına israrla direndiğimiz, Ahmet Haşim’in dizeleri oldu. Kendisine ve ilerideki yazılarımda sizlere aktarmaya çalışacağım o dönemdeki diğer değerli öğretmenlerimize bu dizeler aracılığıyla gecikmiş bir özürüm var.
Gök yeşil, yer sarı, mercan dallar
Dalmış üstündeki kuşlar yâda.
Bize bir zevk-i tahattur kaldı
Bu sönen, gölgelenen dünyada.
Üstadın dediği gibi; başta eğitim olmak üzere hayatın her alanında ülkemizin bugününe bakınca bize kalan tek keyif tahattur, yani dünü hatırlamak, yad etmek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder