20 Mayıs 2011 Cuma

ÖRTÜLÜ HAYATLAR...


Yok yok, başlığa bakarak bugünkü yazımda; özellikle son onlu yıllarda gündemden bir türlü düşürülmeyen, bilinen çevrelerin yumuşatılmış hali ile ‘başörtüsü’ demekte israr ettikleri ama hepimizin bildiği gibi düpedüz, bir yaşam biçiminin siyasetteki yansıması olan ‘türban’dan söz edeceğimi sanmayın. Söylemek istediğim toplumun üzerine serilen örtü.
İstanbul’a bir gelişinde sevgili babamı gezdirirken Dolmabahçe Sarayı’nın yanından geçmiştik. Bilenler bilir. Saray’ın, Ortaköy Bulvarı’na bakan arka tarafı yol boyunca neredeyse 15-20 metre yüksekliğinde bir duvarla örtülüdür. Babam duvarları göstererek bana; “Görüyor musun oğlum, halktan ne kadar korkuyorlarmış.” demişti. Onlarca, yüzlerce yıl geçti, durum hala değişmedi. Şimdi de bizi yöneten büyüklerimiz; İstanbul’un en değerli mekanlarında, ada ada, parsel parsel sahip oldukları topraklardaki villalarının etraflarını aşılmaz duvarlarla çevirmekle kalmıyorlar, çağın sağladığı tüm elektronik korunma aygıtlarıyla da kendilerini dışarıya, bize, sözümona vekilleri oldukları halka örtüyorlar.
Şimdi seçimler yaklaşıyor ya, siyasiler, rakiplerinin üzerindeki örtüyü aralayıp yeni yeni skandalları ifşa ediyorlar. Amerikan filmlerinde gördüğümüz olayları burada, Türkiyemiz’de yaşar olduk. Aslında özel hayatın gizliliği ilkesinden dolayı, olayın kahramanı olan kişi ve birinci derecede yakınlarından başka kimseyi ilgilendirmemesi gereken seks haberleri medyaya uçuruluveriyor. Devletin en yetkili kişileri, Osmanlı geleneğini yaşatarak saraylarda ikili, örtülü görüşmeler yapıyorlar. Şantaj iddiaları ortalığı kasıp kavuruyor ama yürütülmekte olan o kadar çok dava var ki, yargı mensupları bunları ihbar kabul edip kamu davası açamayacak kadar yoğunlar. İlişkiler karanlık. Herşey kapalı kapılar ardında cereyan ediyor.
Ve biz; halk, sadece bize söylendiği kadarını biliyor, görmemiz istendiği kadarını ve şekliyle görebiliyoruz. Ülkenin en büyük dört kentinde inanılmaz boyutlardaki yolsuzluklar, hem de belgelendikleri halde ne oluyor... ‘Örtülüyor.’ Bir takım üst düzey yönetici, isnat edilen suçlarla yargılanırken, emirlerinde çalıştıkları kendi amirleri, yazlık evlerinin örtülü perdelerinin arkasında seslerini bile çıkarmadan, emekliliğin ikbalini sürüyorlar. Uluslarası antlaşmalar örtülü, gelirler örtülü, giderler örtülü.
Evet 12 haziran’da seçimler var. Ya üzerimize örtülen bu ölü toprağını silkeler ayağa kalkarız. Ya da... “Ört ki ölem.” der, yan gelir yatarız.

Dip not: Hayatım boyunca akıl erdiremediğim uygulamalardan biri de şu ‘Örtülü Ödenek’tir. Adı üzerinde, ‘örtülü’. Ne kadar harcadığını, nereye harcadığını kimse soramaz. Örneğin 2010 yılı bütçesinde bu örtülü ödeneğe bütçeden 230 bin (eski ifadeyle 230 milyar) TL ayrılmasına rağmen aynı yıl içinde bu ödenekten 1698 katı fazlası olan 390 milyon (eski ifadeyle 390 trilyon) TL para harcanmış. Sorgusuz, sualsiz. Güzel iş değil mi? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder