19 Mart 2011 Cumartesi

NE GEREK VAR CANIM…


Sevgili Uğur Mumcu’nun; tehlikesine en çok dikkat çektiği insan tiplerinden biri ‘bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar’ idi. Özellikle son yıllarda bu özellik, belirli bir grup insana özgü olmaktan çıkıp galiba ulusal karakterimiz halini aldı. Gündelik yaşamın hemen her alanında yansımalarını görür olduk. Hemen herkes; bırakın uzman olmayı, kendi işi, uğraşı, mesleği, yani yaşamını sürdürdüğü faaliyet alanı dışında her konudaki engin ‘fikir’lerini sergiler oldu.
Peki ya bilgi? Ne gerek var canım?
Bilirsiniz toplumumuzda herkes doktordur. Bir yeriniz ağrımaya görsün, ilaçtan tutun da çeşitli tedavi yöntemlerine kadar öneri bombardımanına tutulursunuz. Kaputu açılmış bir arabanın başında mutlaka; “bujiler meme yapmış abi”, “yok yok, marş motorundan bu”, “karbüratörde pislik var” gibi görüşler sıralayan gönüllü oto tamircileri yığılıdır. Okumuşuyla okumamışıyla, genciyle, yaşlısıyla her Türk erkeği teknik direktördür öte yandan. Kazanılan ya da kaybedilen her futbol maçından sonra; “onu oynatmadı, bunu oynattı,”
(ne olduğunu tam olarak bildiklerini de sanmadığım) “bu takım tandem oynar mı yahu”, “4-4-2’den 4-4-3’e geçersen böyle olur” gibi veciz teknik yorumlar duyar ya da okuruz. Hukuk konusundaki en yaygın ve anlamlı çözüm ise “sallandıracaksın birkaç tanesini, bakalım bir daha yapabiliyorlar mı”dır.
Hukuk demişken; bir ülkenin en yüksek yargı organının başında mesleği hukuk olmayan bir yetkili vardır bizde. Dünyanın en zengin florasına sahip topraklarımızı katleden HES projelerinin, ya da çocukluğumdan bu yana her sabah uyandığımda günaydın dediğim, karşımda mitolojinin ve sonsuzluğun abidesi gibi duran Kaz Dağları’nın altını üstüne getirerek bir avuç altını toprağın üstüne getirme çalışmalarının savunucusu, adında ‘çevre’ sözcüğünün yer aldığı makamdır. Yine bir büyük yetkili; 2000 yıllık bir kültür ve tarih mirası olan Allianoi için; “ben araştırdım öyle bir yer yok”, “üç dört tane gavur sütunu” ya da “biz aslında onu bin yıl sonra yine kazıp çıkarsınlar diye koruyoruz” gibi zengin arkeolojik ‘fikir’lerini sergilemektedir. Nazım’ın dizelerinde ölümsüzleştirilen ‘kadınlarımıza’ 21. yüzyılda; “Dekolte giyersen tecavüzü sen davet edersin, suçun yarısı da senindir” diyen zat, dünya dinleri arasında hoşgörüye en açık olan dinimizin bir ‘fikir önderi’dir.
Bu örnekleri hemen her gün yaşıyoruz, tanık oluyoruz. Üstelik; televizyonu ile, interneti ile, diğer iletişim kanalları ile insanlık tarihinin, adına ‘bilgi çağı’ denilen bir döneminde yaşarken oluyor bunlar. Bütün istatisiklerin aşağı yukarı buluştuğu oranlarla Türk insanı olarak günde ortalama 5 saat televizyon izliyor ama yılda toplam olarak 6 saat kitap okuyoruz. Yani hemen her şey konusunda ‘fikir sahibi oluyoruz. Peki ya bilgi? Canım ne gerek var?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder