Değişen ve gelişen güzel kasabamızda, son yıllarda; özellikle kültür ve sanat alanındaki hamleleri ilgi ve sevinçle izliyorum. Ayvalık Müzik Akademisi, Kültür ve Sergi merkezleri, Zeytin Festivali, sempozyumlar, periyodik etkinlikler, bu etkinliklere katılan Ayvalık kökenli ya da konuk yazarlar, resim, müzik, heykel ve düşün insanları… Emek veren ve veriyor olan herkes sağ olsun, var olsun. Bugün, bu çerçevede ve bu yazıların genel akışı paralelinde; biraz da üzülerek, birçoğumuzun anılarında bile kalmış olduğunu sanmadığım bir başka sanat etkinliğinden söz etmek istiyorum size. 1970 yılında, yani bundan tam 40 yıl önce Ayvalık’ta gerçekleştirilen bir fotoğraf sergisi. Biliyorsunuz, kasabalarda herkesin işi, yapıyor olduğu meslek olmaktan çıkar, adeta isminin başında kullanılan bir sıfata dönüşür. Örneğin; bir kısmından daha önceki yazılarımda bahsettiğim, birçoğu da bundan sonraki yazılar için sırada bekleyen; ‘İhsan’ değil ‘Turşucu İhsan’, ‘Mahmut’ değil ‘Şekerci Mahmut’, ‘Süleyman’ değil ‘Terzi Süleyman’, gibi… Bunlardan biri de ‘Foto Önder’dir. Önder ağabeyle tanışıklığımız 41 Evler’deki evimize kiracı olarak geldiğinde başladı ve bir süre sonra, artık kiracı değil çatı yoldaşı gibi olduğumuz 14 yıl boyunca büyüyerek, beslenerek sürdü. O, geçimini fotoğrafçılıkla sağlamasına, işinin bu olmasına rağmen yürek olarak her zaman bir ‘fotoğraf sanatçısı’ idi. Okuyan, araştıran, dinleyen, deneyen bir insandı. Yaz aylarında hemen her gece, evin ön bahçesi; ‘şehir’den gelmiş yazın ve düşün insanlarına, sanatçılara, benim de kenarından nasiplendiğim uzun sohbetlere, keyifli sofralara tanık olurdu. Mesleğine aşıktı Önder ağabey. Büyük emek ve para harcayarak Japonya’dan getirttiği -yanlış hatırlamıyorsam- Kowa marka 36 parçadan oluşan bir fotoğraf makinesi seti eline ulaştığında, bir yıldır çırağı olarak çalıştığım, İmren pastahanesinin üzerindeki stüdyosunda yanındaydım. O paketi açıp makinenin her parçasını ancak bir maşukun sevdiğine duyduğu aşkla okşayışına tanık oldum. Çağının çok ilerisinde bir fotoğraf makinesiydi. O’nun; “Bununla Şeytan Sofrası’na çıkıp Midilli’deki zangoçun vesikalık fotoğrafını bile çekebilirsin.” deyişindeki gururu bugün bile hatırlıyorum.
İLK SERGİ… Boş zaman buldukça Wolksvagen otomobiline atlar; plansız bir güzergahla Ayvalık dışına çıkar ve gün boyu ‘kendisi için’ fotoğraf çekerdi. 1970 yılında Önder ağabey; kendisi için çektiği bu fotoğrafları, Ayvalıklılarla da paylaşmaya karar verdi. Hiçbir geri dönüşüm ya da kazanç beklemeksizin; özene bezene seçtiği 40’a yakın fotoğrafın, günler ve geceler boyu süren bireysel çabalarıyla (o günlerde günümüzün, hayatı kolaylaştıran ama bir o kadar da mekanikleştiren, duygu eksiği dijital olanakları yoktu henüz) karanlık odaya kurduğu devasa tanklarda belirmesini, adeta doğum odası kapısında bekleyen baba heyecanıyla izledi, bastı, özel yaptığı kasnaklara gerdi ve Emin Süner pasajındaki iki boş mağazada sergiledi. Ayvalık tarihinde bir ilkti bu. Ve Önder ağabey, o gün benim gönlümde ‘Foto Önder’ olmaktan çıktı, Ansel Adams oldu. Ayvalıklıların; içlerinden çıkan bu büyük ustanın değerini bilmelerini diliyor, kendisine sevgilerimle birlikte, lütfedip o sergiye benim çektiğim, ‘damlayan musluk’ fotoğrafını da koyduğu için gecikmiş bir teşekkürümü de gönderiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder