25 Aralık 2010 Cumartesi

BİR MANİNİZ YOKSA 2011 GELİYOR...


Düne kadar • Kuruyemiş ve tombala yılbaşı gecelerinin vazgeçilmez ikilisiydi • Bayram sabahı el öperdik • Ya bir şeker olurdu armağanımız ya da mendil içinde harçlık • Kuru incir içine ceviz koyar, küçücük ellerimizle Yafa portakalları soyardık yerli malı haftalarında • Berberlerde ‘Akbaba’ okunur, kayışlarda çelik usturalar bilenirdi • Arap Mabel çiğner, topaç çevirirdik sıcak öğleden sonraları yukarı mahallelerde, mahalle mi kaldı? • Koskoca balina, kücücük yakaya nasıl girerdi bir türlü anlamazdık • Çözemezdik sihirini masmavi çivitle bembeyaz çamaşır yıkamanın • Radyo dinlerdik, ufkumuz genişlerdi • ‘Bak Bak Yüksek Kaldırımda’ydı, bilirdik • Hayat Mecmuası’nda Hikmet Feridun Es’le birlikte dünyayı dolaşırdık... Pasaportsuz, vizesiz • Türkiye’de 67 il vardı, Zonguldak’ta noktayı koyardık • İş Bankası kumbaraları ilk tasarruftu, ilk mülkiyet • Konkensiz kadın günleri yaşanırdı • El işleri, dantelalar örülürken ince belli bardaklarda çay içilir, sohbete önce yakın çevreden başlanır sonra ülke sorunlarına geçilirdi • Yemek; beyaz masa örtülerinin üzerinde, porselen tabaklarda yenirdi • Komşu, sadece dilde değil, yürekte de vardı • Evin küçük kızı komşuya gönderilir, ‘bir maniniz yoksa annemler bu akşam size gelecek’ denirdi • Lacivert yaz akşamlarında açık hava sinemalarına ‘maaile’ gidilirdi • İnsanlar daha mı az yorgundu ne? Otobüslerde büyüklere yer verilirdi • Tekel Birası ve Bafra Maden delikanlılığa ilk merhabaydı • Likör müydü ikram edilen, zarif kristal kadehlerde? • Akide şekercilerimiz, macuncularımız, Hacı Bekir ve Mahdumları şimdi nerede? • Yenice sigarasının ara kağıdında yapılırdı aylık bütçeler • Kimliğini bir türlü canlandıramadığımız -ve tabii bin türlü canlandırdığımız- Orhan Boran ve Yuki ile şenlenirdi evler • Kahve yüz gram alınırdı, her dem taze • Kuruş, bir değerdi, ‘1 Lira’ vardı • İskele meydanlarında ıstakoz sepeti ve çiroz asılırdı • Her kış öncesi evlerde reçeller yapılır, turşular basılırdı • ‘Job’ kullanırdı, ‘Nacet’ kullanmayanlarımız • Siyah okul önlükleri, beyaz kolalı yakalar geceden ütülenirdi • Sevgileri, sevdaları ilden ile, gönülden gönüle taşırdı, kartlarımız, mektuplarımız • Sokak aralarında patates, soğan çığlıkları yerine yoğurtçu çıngırakları duyulurdu • Ezanı hoparlörden dinlemez, dokuz kez düşünmeden söz söylemezdik • Çocuklar oyun bile oynarlardı • Toprağı saksıda değil, arsada, bahçede tanırlardı • Çevre örgütleri boy göstermemişti henüz, çünkü çevre vardı • 10 Kasım’larda gazeteler siyah manşetle çıkar, fabrikalar sirenlerini çalardı • Anayurt dört bir yandan çelik ağlarla örülürdü • Ankara’yı ziyaret eden dostlar Anıtkabir’e götürülürdü • Bildiğimiz en gizli şey, gizli pençe, konuştuğumuz dil Türkçe idi • Fener alayları yapılırdı cadde cadde, sokak sokak • Kucak kucak çiçek toplanırdı kırlardan anneler gününde • Göğsümüz Cumhuriyet’in tunç siperiydi, Turan Güneş’lerimiz vardı • Milletvekilleri, milletin vekiliydi • “Yeni bir dünya kurulacak ve Türkiye o dünyadaki yerini alacak”tı • İnanmıştık, inanırdık • Geleceği, geçmişten kopmadan kuracağımızı sanırdık.
Düne kadar • Yaşadığımız binlerce gerçek ve kurduğumuz binlerce düş vardı • Ve iki bin on bire ve sonrasına sadece bir avuç değer kaldı.
Mutlu Yıllar...

Sevgili hemşehrilerim, yukarıdaki  yazıyı, 1992 yılında, o sırada çalıştığım reklam ajansının yılbaşı kartı olarak yazmıştım. Neredeyse 20 yıl sonra ne yazık ki hala geçerli olduğunu görmenin hüznü ile sizlerle paylaşıyorum.

1 yorum:

  1. Bu yazına o zamanda hayran olmuştum. Şimdi bir daha okuyunca yine hayran oldum. Güzel şeylerin zamanı hiç geçmiyor. Her daim okuyabiliyorsun, seyredebiliyorsun. tekrar kutluyorum seni.

    YanıtlaSil