Referandum nedeniyle tam elli yıllık defterler yeniden açılmaya başlandı biliyorsunuz. Bir yandan 12 Eylül’den hesap soracağız iddialarıyla meydanları dolaşanlar, diğer yandan hala 27 Mayıs sonrası yaşananlara atıfta bulunup yarım yüzyıl önceki davaları kendilerine bayrak ediniyorlar. Kendi vizyonlarına, Türkiye’yi nasıl bir geleceğe doğru götürüyor olduklarına, bize, yurttaşlara en temelde ne vaat ettiklerine dair bir açıklama yok. Türk siyasasının en çiğnenmiş söylemleriyle karşımıza çıkıyorlar. Hala; ‘bizden üç idam’, ‘onlardan da üç idam’ gibi ilkel ve çok gerilerde kalmış hesaplaşmalarla oy toplamaya çalışıyorlar. Bir kefen edebiyatıdır gidiyor. Ama ‘kefenin cebi yok’ özdeyişimizi unutmuş görünüyorlar.
NEYDİK NE OLDUK... Sevaplarıyla, günahlarıyla bu ülkede 10 yıl başbakanlık, 5 hükümete başkanlık etmiş Adnan Menderes’i hala propaganda malzemesi olarak kullanıyorsak yazık bize ve yazık ona. Adnan Menderes’in Türkiye’ye vaatleri arasında iki tanesini hiç unutmuyorum. “Türkiye, küçük Amerika olacaktı.” Ve “Her mahallede bir milyoner yaratılacaktı.” 1980’lerden sonra “Küçük Amerika” olma yolunda hızla ilerlediğimiz su götürmez. Öte yandan, mahalle adedini bilmiyorum ama resmi verilere göre, sayısı hızla artan milyonerlerimiz 12 bin 323’e ulaşmış. Yani kişisel serveti (eski ifadeyle) 1 trilyon liranın üzerinde olanlar. Tabii bu rakama gayri resmi milyonerlerimiz dahil değil. Ne diyeyim, Allah daha çok versin. Öte yandan aileleriyle birlikte işsizlik batağına saplanmış yurttaş sayımız 10 milyonun üzerinde. Tabii bu da resmi verilere göre. Bu rakam, komşumuz Yunanistan’ın neredeyse tüm nüfusu kadar.
ADIM ADIM ERİYORUZ... Dünyanın buğday ambarı olan biz; buğday ithal ediyoruz. Hayvancılığımız öldü, kesimlik hayvan ithal ediyoruz. Bakkal kültürümüz can çekişiyor, Alışveriş Merkezi sayısı 222’ye ulaştı, 71 tanesi daha inşa halinde. Kredi borcunu ödeyemeyen 59 fabrika ve 2500’ün üzerinde gayrimenkul bankaların mülküne geçti. Takipteki kredi kartı borçlu sayısı 2 milyona ulaştı. İntiharlar, çaresizlikten fuhuşa sürüklenmeler, hırsızlıklar aldı başını gidiyor. Sevgili hemşerilerim, mubarek Ramazan günü canınızı sıkma pahasına bu tabloyu serdim önünüze ve inanın mevcut ekonomik ve sosyal durumumuza dair söylenecek daha çok şey var. Oysa biz bugüne ve yarına dair vaatleri değil, 50 yıl öncesinin olay ve kişilerinin üzerinden verilen vaazları dinliyoruz.
HAYIRLI OLSUN… Ve bütün bunların karşısında yapacağımız bir tek şey var. 12 Eylül günü gidip referandumda oyumuzu kullanmak. Ben kardeşiniz referanduma dair yazdığım bu son yazıda; sevgili hemşerilerimden bu görevi mutlaka yerine getirmelerini rica ediyor, vereceğimiz oyların, ülkemiz ve çocuklarımızın geleceği için ‘hayırlı’ olmasını diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder