Türkiye’de gündem yaratmanın ya da gündemi değiştirmenin ne kadar kolay olduğunun farkındasınızdır. Ülkemiz; tarihinin en ağır dış borç yüklerinden biri ile karşı karşıya iken, uluslararası siyasi arenada yediğimiz yumruklarla üst üste raundlar kaybederken, terör hergün canımızdan can koparırken, işsizlik rekor düzeylerde seyrederken, açlık sınırı 900 (eski değerle 900 milyon) liraya yükselmişken, vekiller vekaletini taşıyor oldukları halkı, bakanlar yüklendikleri mevkinin sorumluluklarını unutmuş, olan bitene -sözlük anlamıyla- sadece ‘bakarlarken’… yetkili ya da yetkisiz biri çıkar, bir laf eder. Birden gazetelerin manşetlerini, televizyonların kuşaklarını, aslında günümüzü ve yarınımızı hiç ilgilendirmeyen, fındık kabuğunu doldurmayacak haberler, yorumlar, tartışmalar doldurur. Birkaç gün onlarla oyalanırız, sonra gelsin yenisi.
HER ALANDA… Bu; siyaset alanında olabilir, popüler kültür alanında, sporda, müzikte, edebiyatta, ticarette, son zamanlarda olduğu gibi hukukta olabilir. Yine en sık karşılaştığımız durumlardan biri; bu bir bardak suda fırtına koparan beylerin, hanımların; zoru görünce “Sözlerim çarpıtıldı.”, ‘Ben öyle demek istememiştim.” , “Yanlış anlaşıldı.”, “Bana komplo kurdular.” diye hemen ertesi gün kendi kendilerini tekzip edişleri ve eski deyişle ‘Merd-i kıpti şecaat arzederken sirkatin söyler’ örnekleri vermeleridir. Özellikle son onlu yıllarda toplumsal karakterimiz olmaya başlayan bu alışkanlık bizi içten içe zehirlemektedir. Otoriteye mutlak şekilde boyun eğeriz ama için için inanmayız, güvenmeyiz. Örrneğin bir futbol kulübü başkanı, alınan kötü sonuçlar sonrasında; “Teknik Direktörümüzün arkasındayız, birlikte geldik, birlikte gideriz.” deyince artık herkes o teknik direktörün suyunun ısındığını bilir. Bir kurumun en yetkili kişisi; “Bu yıl şu ürüne ya da hizmete zam yapılmayacaktır.” diye açıklama yaptığında bir hafta bilemedin bir ay içinde yüklü bir zam kapıda demektir. Anlı şanlı bir akademisyenin yaptığı ‘intihal’ yani tezini hazırlarken başka çalışmalardan yaptığı ‘aşırmalar’ ispat edilir. Suçlu, onu ortaya çıkaran olur. Düne kadar bir dünya görüşünün fikir lideri olan bir ‘aydın’, bir gecede döner, hem de öyle hızlı döner ki izlerken bizim başımız döner, taban tabana zıt bir dünya ve siyaset anlayışının yılmaz savunucusu olur.
RESMİ AÇIKLAMALAR… Resmi açıklamaların dili de bir başka alemdir, insan neye inanacağını şaşırır. Örrneğin; “Resmi verilere göre işsizlik oranının artış hızında geçen yıla göre yüzde bilmem kaç azalma görülmüştür.” diye bir açıklama duyarız. Yani işsizlik mi azalmıştır? Yoo, işsizliğin artış hızı yavaşlamıştır, o da doğruysa tabii. Dış ticaret hacmimizin ne kadar geliştiğini anlatmak için hep ihracat rakamlarını veririz, aynı dönemde ihraç ettiğimizin belki iki katını ithal ettiğimiz gerçeği görmezden gelinir.
AYNA… On beş şehit verdiğimiz günün gecesinde milletçe Bihter’in kendisini vurmasına ağlar, bir roman kahramanının beyaz ekrandaki hayali için gıyabında mevlit okuturuz. İşte gündemi meşgul etmek bu kadar kolaydır ülkemizde. Enteresan bir miletiz biz, aynaya bakar ve gördüğümüzden hoşlanmadığımız zaman ‘ayna’yı suçlarız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder