19 Haziran 2010 Cumartesi

KAPRİ


Bilmeyen olacağını zannetmiyorum ama yine de değineyim. Ayvalık-Çamlık yolunda Sefa Mahallesini geçip 41 Evler’e varmadan son yokuşun hemen sağ tarafında bir Ayvalık klasiği yer alır. Kapri Plaj ve Gazinosu’dur bu. 1960’lı yılların en gözde mekanlarından biri olan Kapri’ye, kayalardan yapılmış, kendine özgü deforme bir kapıdan girerdiniz. Üç aşamalı merdiven sizi sağ tarafta mutfağı, denizin içindeki direklere kurulmuş lokantası ve uzun iskelesine, sol tarafta ise dizi dizi soyunma kabinleri, önünde dar bir kumsalı, beton atılmış geniş bir güneşlenme platformu ile plaj kısmına götürürdü. Çok işlevli bir yerdi Kapri. Sabah saat 9:30-10:00’dan itibaren sadece yakın mahallelerden değil, Ayvalık’tan hatta Ayvalık dışından bile gelenlere plaj olarak hizmet ederdi. İsteyenler öğle yemeklerini ya lokanta kısmında ya da kumsalın üzerinde yiyebilirlerdi. Şemsiyelerin altında konuşulur, gülüşülür, yüzülür, küçük flörtler yaşanırdı. Akşam üstüne doğru boşalan plaj; saat 6:00 gibi; hava biraz nefes alınır hale geldiğinde bayanların çay saatine hizmet ederdi. O yıllarda kimsede ‘eyvah diziyi kaçıracağım’ gibi kaygılar olmadığı, insanlar hala birbirleriyle görüşmekten, konuşmaktan, komşuluk etmekten zevk aldıkları için mahalleli bayanlar örgülerini, tığ işlerini alır, Kapri’nin çardakları altında toplanır, bir tarafta Cunda diğer tarafta Ayvalık manzarasına karşı çay içer, kumru yer, şen kahkahalar eşliğinde sohbet ederlerdi. Akşam saat 8:00-8:30’dan itibaren bambaşka bir kimliğe bürünürdü gündüzün cıvıl cıvıl plajı. Doyumsuz mutfağıyla, manzarasıyla, sıcacık atmosferi ve dostça servisiyle Ayvalık’ın en tercih edilen gece restoranı halini alırdı. Hani bir söz vardır; ‘bu köprülerin altından daha çoook su akar’ diye. İşte aynen öyle; yıllar boyu Kapri lokantasının, üzerine kurulduğu direklerin altında hafif çırpıntılı dalgalar sahile vururken üzerindeki restorandan da çok insan gelip geçti. İş toplantılarının sonundaki kutlama yemekleriyle tüccarlar, işadamları... Türkiye’nin hemen her yerinde ve her dönemde olduğu gibi, sadece seçim dönemlerinde Ayvalık’ı ziyaret eden; onların verdiği ya da kendileri için düzenlenen yemeklerde siyasilerimiz, örneğin bunlar arasında başta sayılabilecek, üçüncü Cumhurbaşkanımız Celal Bayar... O zamanlardaki parlamento yapısı itibariyle Ayvalık’tan çıkmış olan ‘Balıkesir Senatörleri’... Belediye başkanları... Düğün-nişan yemekleri... Yeşilçam için her zaman ‘doğal plato’ olarak kabul edilmiş olan Ayvalık’ta film çeken ekipler... Burada bir nokta koyup Ayvalık’ta çekilmiş sayısız film arasından ‘Üç Çapkın Gelin’e’ değinmek isterim. Bir başka yazımda; benimle bu film ve oyuncuları arasındaki organik bağdan sizlere söz edeceğimi söyleyip film çekimleri bittikten sonraki veda yemeğinin de Kapri’de yapıldığını yazmakla yetineyim. Baştan beri anlatmaya çalıştığım bu; günün neredeyse yirmi saati aktif olan, yaşayan yapı, Kapri, iki insanın olağanüstü çabasıyla varolmuştu. Her türlü ayrıntıyı gören, inanılmaz bir disiplin ve düzenle işleri yürüten Belma abla ve gün ve gece boyu mutfaktan plaja, servisten ikrama, bitmez bir enerjiyle koşturan Hasan ağabey. İkisine de selam olsun. Sonra nedendir bilinmez sahipsiz kaldı Kapri. Uzun yıllar giderek viraneleşen bir yıkım izledik gelip geçerken ve içimiz sızladı. Birkaç ay önce Ayvalık’a geldiğimde çevre düzenlemesinin yapıldığını ve aynı isimle yeniden açıldığını gördüm. İşletmecileri her kimse; umarım orayı sadece bir lokanta ve sıradan bir plaj olarak görmeyip, arkasında yatan yarım yüzyıllık geçmişe saygıyla yaklaşırlar işlerine. Çünkü Ayvalık’ta bu saygıyı hakeden yerlerin başında gelir Kapri. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder