7 Mayıs 2011 Cumartesi

ANNELER GÜNÜ...


Dilbilimciler ‘Ana Dili’ni şöyle tanımlıyorlar: “İnsanın doğup büyüdüğü aile ve soyca bağlı bulunduğu toplum çevresinden öğrendiği, bilinçaltına inen ve kişilerle toplum arasındaki ilişkilerde en güçlü bağı oluşturan dil.
Buradaki ‘ana’ sözcüğü her ne kadar ‘temel’, ‘esas’ anlamında kullanılıyorsa da ben kendi adıma bunu ‘anamızın’ dili olarak algılamayı seviyorum. Dilimizde, Arapça kökenli olmasına karşın artık ‘ana dilimiz’in bir parçası olmuş olan güzel bir sözcük var: Hamile! Gramer olarak bu bir sıfat. İsim hali ‘hamule’. Yani yük. Hamile de yük taşıyan, yüklenmiş demek. Zaten yine Türkçe’nin doğal zenginliği içinde Anadolu’da hamile kadınlara ‘yüklü’ denilir.
Anamız ile bağımız anne rahmine düştüğümüz andan itibaren başlıyor. Yani bizi yüklendiği andan itibaren. Dokuz ay boyunca taşıdıkları bu güzel yük, doğumdan sonra giderek artıyor. Bizi besliyorlar, doyuruyorlar, giydiriyorlar, ihtiyaçlarımızı karşılıyorlar, sonsuz bir özveriyle büyütüyorlar. Hasta olduğumuzda geceler, günler boyu başucumuzdan ayrılmıyorlar. İlk diş çıkarışımızı bir ritüel haline getiriyorlar. Doğumgünümüz ve saati mutlaka evdeki Kuran-ı Kerim’in arka sayfasına kaydediliyor. İlk saçımızdan bir bukle kesilip bir kitap arasında saklanıyor. İlk adımlarımızı onlara doğru atıyoruz. Okula ilk gittiğimiz gün yanımızdalar. Zaten yaşımız kaç olursa olsun, hayatımız boyunca yanımızdalar, arkamızdalar. İlk sözcüklerimizi onlara ediyoruz. O yarım yamalak bilincimizle ağzımızdan çıkan ‘anne’ sözü ya da sesi onlar için en büyük armağan. Bir Afrika kabilesinin dilinde henüz konuşmayan çocuklara “kuntu” yani “şey” deniyor. Konuşmaya başladığında ise çocuğa “muntu” yani “insan” diye hitap edilmeye başlanıyor. İşte annelerimiz, bizi sabırla, adım adım, basamak basamak ‘şey’likten ‘insanlığa’ doğru taşıyorlar. Bizi seviyorlar ve sevgiyi, sevmeyi öğretiyorlar. Hayata dair binlerce ayrıntının yanı sıra ‘ana dilimizi’ de sevgili analarımızdan öğreniyoruz. Nasıl ödenir ki bu hak? Galiba ancak çocuk sahibi olunca.  
8 Mayıs, ‘Anneler Günü’. Bu köşenin imtiyazından -izninizle- yararlanarak, başta Ayvalık’ta yaşayan ve yıllarca yükümü çekmiş olan annemin ve tüm annelerin bu değerli gününü kutluyorum.

Üst not olması gereken dip not: ‘Evlatlarını da alıp gitmekten’ başka hiçbir talepleri olmayan, yıllardır bitmek tükenmek bilmez bir sabır ve umutla her hafta sonu bir araya gelen, ana yüreğinden çıkan çığlıklarının bir umursamazlık duvarına çarpıp parçalanmasının yanı sıra kendilerine neredeyse bir örgüt muamelesi yapılan ‘Cumartesi Anneleri’nin Anneler Günü’nü, yüreğimde onlarınki kadar büyük bir buruklukla kutluyor, mubarek ellerinden öpüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder