24 Mayıs 2010 Pazartesi

SARIMSAKLI

Ben Macaron mahallesinin aşağı kısmında, iki katlı kagir bir evde doğmuşum. Benim kuşağımdan bir çok kişinin hayattaki ilk nefesini almasını sağlayan ebe Seher hanım vermiş beni annemin kucağına. Bir yaşımı doldurmadan; o sıralarda ne bir ulaşım aracı, ne yolu ne de bir yerleşim yeri olan 41 Evler’de, babamın taşında ve harcında alınteri ve emeği olan küçük evimize taşınmışız. Orada büyüdüm. Evimiz hala orada, 3 depremden çatlak bile görmeden çıkmayı bilmiş, geçtiğimiz Ekim ayında sevgili babamı kaybettiğimizden bu yana, annemin anılarıyla zenginleştirdiği 60 yıllık bir aile abidesi gibi duruyor. 41 Evler, olağanüstü bir mahalleydi. Herşeyden önce; bir ‘mahalleydi’ zaten. Komşuluk, dostluk, ev ziyaretleri, kol kola büyüyen çocuklar, zor günlerde dayanışma, birlikte ağlayabilme, birlikte gülebilme, günü paylaşma. Bu paylaşımların bende en unutulmaz iz bırakanı ‘Sarımsaklı’ gezileridir. O yıllarda daha Sarımsaklı diye bir yerleşim yeri yoktu. Her yaz bir ya da iki kere mahallemizin ‘ağabeyi’, dert babası’ Nihat amca’nın (Nihat Ezer) organizasyonu ile Ayvalık’ın en yaman teknesi olan ‘Yaman’ kiralanır, çoluk-çocuk, kadın-erkek bütün mahalle tekneye biner ve boğazdan çıkarak dışarıdan; henüz resmi kurumlar tarafından kapatılmamış bakir bir yöre olan Badavut’a giderdik. Bütün gün denize girilir, yemekler yenir, öğleden sonra uykuları uyunur, tekrar yüzülür, oyunlar oynanır ve kaynaşmanın getirdiği mutluluk ve tatlı bir yorgunlukla mahallemize, evlerimize dönerdik. Yıllar içinde önce Ayvalıklılar sonra dışarlıklılar Sarımsaklı’yı, bu; dünyada ender bulunabilecek sahil harikasını keşfetmeye başladılar. Bunda; o yıllarda Ayvalık’taki Karayolları Bölge Müdürü olan ve Ayvalık’a olan sonsuz hizmetleri nedeniyle saygıyla andığım Rasim Saruhanlı’nın, Sarımsaklı yoluna ilk asfalt döküşünün de büyük katkısı oldu. Bu kez karadan gider olduk Sarımsaklı’ya. Ve talep arzı doğurmaya, derme çatma kulübelerle de olsa ilk plaj hizmetleri verilmeye başlandı. Bu sürece tanık olanlar iki isimi unutmazlar: EGE Plaj ve Nurettin. Tam bir girişimciydi Nurettin. Sarımsaklı’da bir plaj kültürü gelişmişse her adımında izi vardır. Her an, her yerdeydi. Dizlerine kadar gelen, paçaları enine çizgili lacivert şortu, tıknaz vücudunda hiç de aykırı durmayan göbeği, ‘Ayhan Işık’ tabir edilen bıyıkları ile Ege plajın sahibi, müdürü, çalışanı, aşçısı, garsonu olarak bütün ihtiyaçlara koşar, bütün istekleri karşılardı. Sıcaktan bunalıp Sarımsaklı’nın Temmuz ayında bile 17-18 dereceyi aşmayan denizine kendini atanlar çıkınca Ege Plaj’ın çardağı altında hemen arkadaki bostanlardan gelen taze sebzelerle yapılan öğle yemeklerini yerlerdi. Ön sahil alabildiğine kumsal, arka taraf, gerideki tepelerin eteklerine kadar bahçe ve bostandı. Ülkemizde ‘gelişme’ denilince anladığımız şeyin sadece yeni binalar yapma olması, yeniye doğru yürürken ‘mevcudu koruma’ gibi bir kaygımızın olmayıp bir şeylerin tahrip edilmesi anlayışından en fazla nasibini alan yerlerin başında Sarımsaklı gelmektedir hiç kuşkusuz. Sarımsaklı artık bir mahalle olmaktan çıkmıştır bir kenttir hatta ‘betonkent’tir. Geçen yazımda sözünü ettiğim diğer sahil kasabalarımızın zaman içinde yaşadığı kültürel, çevresel ve sosyal erozyon ne yazık ki Ayvalık’ı ve Sarımsaklı’yı da içine aldı ve ben ve benim kuşağımdan olan Ayvalıklılar için geriye; Badavut’ta sıcak bir öğleden sonra, çamların altına serilmiş kilimlerde uyunan kaygısız bir çocukluk uykusunun anısı kaldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder