15 Şubat 2014 Cumartesi

İYİ SEYİRLER…


Geçenlerde eşimle birlikte Moda Sahnesi’nde, Tiyatro Adam tarafından sergilenen ‘Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı’ adlı oyunu seyrettik. Yıllar önce Ankara Sanat Tiyatrosu’ndan izlediğimiz bu -klasik bir deyiş olacak ama- ‘ölümsüz’ oyun, sanatın; sınır, toplum ve çağ ötesi evrenselliğini bir kez daha çarptı yüzümüze. Genç yaşta (58) ölmesine karşın kısacık ömrüne neredeyse başlı başına bir tiyatro ekolü (epik ya da diyalektik tiyatro), sayısız unutulmaz oyun sığdırmış olan Alman şair, oyun yazarı ve tiyatro yönetmeni Bertolt Brecht’in kıvrak zekası, derinlikli vizyonu, usta kalemi; 1. Dünya Savaşı sonrasında dünyada yaşanan büyük ekonomik buhranın yarattığı karakterleri ele alıyor. Chicago’da geçtiği varsayılan olayların baş kahramanları zayıf kişilikli bir belediye başkanı ve bize Al Capone duygusunu yaşatan Arturo Ui adlı bir gangster. Bu görünen öykünün altında; aslında savaş sonrası Almanyası’nda Cumhurbaşkanı Hindenburg ile Adolf Hitler’in, sermaye çevreleri tarafından da körüklenen siyasi işbirliği, karanlık ilişkiler, sömürü çarkı ve Hitler’in iktidara yürüyüşünün toplumsal düzende yarattığı tahribat sergileniyor. Sonrasında neler yaşandığını, örneğin ilk icraatlarından birinin; sadece kişisel ihtiraslarını tatmin etmek için tarihsel köklerle birbirine bağlı oldukları ‘komşusu’ Avusturya’yı işgal etmek olduğunu ve o tahribatın sadece kendi toplumunda değil, tüm dünyada nasıl onarılmaz yıkımlara dönüştüğünü insanlık biliyor, tarih yazıyor ve biz de her zaman olduğu gibi karşısında oturup bu kirli oyunu seyrediyoruz.
Brecht bu oyunu 1941’de, yani 2. Dünya Savaşı bütün acımasızlığıyla sürerken ve Hitler; bütün acımasızlığıyla hüküm sürerken yazmış. Çok iyi tahmin edebileceğiniz nedenlerden dolayı ilk kez, tam 17 yıl sonra, 1958’de sahnelenebilmiş. Yazar bu oyunu yazmaktaki amacının; “Küçük burjuva romantizminin büyük katillere duyduğu saygıyı kırmaya çalışmak.” olduğunu söylüyor ve her zaman, her coğrafyada ve her toplumda geçerli olan şu saptamayı yapıyor: Büyük politik suçlular tamamen teşhir edilmeli ve gülünçlüklerinin esası gösterilmelidir. Aslında bunlar büyük politik suçlular değil, büyük suçlu politikacılardır.
Gelelim Arturo Ui’de simgeleşen karakterin iktidarı, yani gücü ele geçirdiken sonra yaptıklarından bir seçkiye. Kahramanımız; üstün hitabet gücüyle kitleleri peşinden sürüklüyor ve onları aslında yapılanların onların menfaatine olduğuna kayıtsız şartsız inandırıyor. Ticareti tekeline alıyor. Başta kendisini destekleyen sermaye çevrelerinin, işlerin istedikleri gibi gitmediğini gördüklerinde karşı çıkışlarını çeşitli yöntemlerle bastırıyor ve uymayanlara hayat hakkı tanımıyor. Ortadan kaldırdığı muhaliflerinin aileleriyle birlikte timsah gözyaşları döküyor ve olan bitenden kendisi de yakınır görünüyor.  Yasaları tanımamak bir yana kendi yasalarını oluşturuyor. Mahkemelerin sadece kendi çıkarları doğrultusunda karar vermelerini sağlayacak düzenlemelere gidiyor, avukatları sindiriyor, bastırıyor. Kültür ve sanatla dalga geçiyor. Basına hayat hakkı tanımıyor, bunu muhalif basın mensuplarını yok etmeye kadar götürüyor. Siyasal gücü polis gücüne dönüştürüyor. Mutlak ve katıksız, neredeyse tapınmaya varan bir itaat bekliyor. Bazen onu bile aşacak ölçüde şiddet göstermeye eğilimli adamlarını ‘zor tutuyor’.
Çevresindekilerin her birinin, zaman içinde birer Arturo Ui’ye, yani Hitler’e yani artık siz yerine kimi koyarsanız ona; ama kesinlikle otokrat, dediğim dedikçi, birer diktatöre dönüşmesini teşvik ediyor…
Tanıdık mı geldi bütün bunlar? Yok canııım, nereden çıkarıyorsunuz? Alt tarafı, bir oyundur bu oynanmakta olan. Haydi size iyi seyirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder